Ey Türk faşisti

Şener Levent – Ey Türk faşisti!

Birinci vazifen tüm Rumların başını Derinya’da Tasos İsaak’ın başını ezdiğin gibi ezmek, Bayraktar ve Ömeriye camilerini bir kere daha bombalamak, aramızda ne kadar Ayhan Hikmet ve Fazıl Önder varsa hepsini de temizlemektir.

Şehitlerin ölmediğini ve vatanın bölünmez olduğunu ispat etmek için Lefkoşa’nın diğer yarısını da almak, Uzunyol’u yağmalamak ve çifte bayraklarımızı Eleftheria Meydanı’nın göbeğine dikmek senin en kutsal vazifendir…

Sonra Larnaka’ya, Leymosun’a, Baf’a yürümek!

Önce Türkleştirmek…

Sonra İslamlaştırmak…

Bak ganimet tükeniyor buralarda…

Açıkta kalanların feryatlarını benim gibi sen de duyuyor musun?

Yeni ganimete ihtiyacımız var…

Baf’ın kara üzümleri, Leymosun’un acı tatlı şarapları ve Larnaka’nın palmiyeleri de bizim olmalı…

Haykır…

Ya Allah bismillah Allah-ü ekber…

Lefkoşa Gazi Lefkoşe olmalı…

Leymosun Laptosun…

Larnaka Layıkpaşa…

Baf Fakof…

***

Ey Türk faşisti!

“Rumlar parayı kesince milliyetçilik duyguları kabardı” diyorsun…

Kabardı, hem de ne kabarma…

Ama sen benim değerimi çok geç anladın!..

Beni öldürmeye kalktın…

Kurşunladın!..

Hapse tıktın!

Şimdi de bana tebrikler yağdırıyorsun…

Korkarım ki seni yine hayal kırıklığına uğratacağım…

Korkarım ki, o gece Baf Kapısı’nda yaptığım konuşmayı bir daha okuyacaksın ve hala anlamadıklarını anlayacaksın…

Sen tüm Rumları kendin gibi faşist sanıyorsun…

Benim söylediklerimi tüm Rumlara söylediğimi sanıyorsun…
Korkarım ki yalnız senin gibi faşistlere söylediğimi, gerizekalı olsan da eninde sonunda anlayacaksın…

Korkarım ki sevgili Ahmet Tolgay, bana yolladığı günün ilk özel selamını geri alacak…

Senin için domuzdan post ve hiçbir Rumdan dost olmaz…

Oysa ırkçı olmayan her Rum benim kardeşim…

Yollarımız ayrı ey faşist…

Boşuna bekleme beni oralarda…

Ben senin gibi Tasos’un başını ezemem…

Camileri bombalayamam…

Maske takıp Fazıl Önder’leri vuramam…

Mustafa beni o limanda beklemesin, sen de Derinya’da bekleme!

Yolladığın tebriklere layık olamadığım için kusura bakma…

O tebriklerin hepsini sana iade ediyorum…

***

Ey Türk faşisti!..

Nazım Hikmet’in vatan hainliğine devam ettiği gibi ben de devam ediyorum…

Bak hala “Kıbrıslıyım” diyorum…

Sen de hoşlanmıyorsun bundan, Rum faşistleri de…

Birbirinizin ikizisiniz çünkü…

O Helen…

Sen Türk…

Onun anası Yunanistan…

Senin anan Türkiye…

O da bayrak boyar dağlara, sen de…

Sen Rum istemezsin aranda, o da Türk…

O hala enosis hayal eder…

Sen de Türkiye’ye ilhak…

Bense birlikte aynı mahallede yaşamayı, aynı verandaları paylaşmayı, aynı sokak çeşmesinden su taşımayı ve aynı ipe çamaşır sermeyi hayal ederim hala…

Benim gibi böyle çok vatan haini var daha aramızda…

Ama sen onları bırak…

Bana bak!

Baf Kapısı’nda enosisçilere ne kadar taş attıysam, o kadar da sana attım…

Ama sen sana atılan taşları görmedin, bardağın yalnız senin için dolu olan tarafına baktın…

***

Ey Türk faşisti!..

Keyfine bak!

Ye yut göbek at!

Şehitler öldü, vatan bölündü, tadını çıkar!

Kumarhaneler senin…

Kerhaneler senin…

Kârhaneler senin…

Dağları da yut, sahilleri de…

Ne Maraş’ı ver, ne Güzelyurt’u…

Bir çakıl taşı bile verme!

Kaç Tasos atını buraya sürmek isterse, demir sopalarla ez başını hepsinin de…

Ey Türk faşisti!

Muhtaç olduğun kudret Rauf Denktaş’ın ruhunda mevcuttur!

(10 Ekim 2016 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author