
Faize Özdemirciler – Her fotoğrafın bir içi, bir dışı vardır.
Bazen içi başka söyler, dışı başka. Bazen fotoğrafın içindekiler fotoğrafın dışına yabancıdırlar. Sanki fotoğrafa mahsuscuktan, poz olsun, hava olsun, gören gerçekten orada ciddi bir eylem yapıldığını sansınlar, ya da dostlar “al”ışta, düşmanlar “ver”işte sansınlar diye girmişlerdir.
Ne ki her fotoğrafın bir de dili vardır. Fotoğrafın dili fotoğrafın içindekilerin dili değilse, o fotoğraf içinde duranların evi de olamaz.
Hangi ulvi amaca hizmet ettiğini zannederse zannetsin, kendi dilinde konuşmayan, kendi dilinde bağırmayan bir fotoğraf eğretidir, sahtedir, bakanları korkutacak yerde güldürür…
Bu fotoğraftaki pankarta yazılan cümle de öyle bir uyumsuzluk içindedir işte kendisini taşıyanlarla.
Ne güzel örtmüşsünüz saçlarınızı, ne güzel önünü almışsınız erkeklerin kadın saçı karşısındaki olası tahriklerini, ne güzel dini bütün ve ‘madam’ değil, gayet ‘bayan’ ve hanımefendi olarak dururken, nedir bu kaba saba Kıbrıs ağzı, oldu mu şimdi?
Yanlış anlaşılmasın, her kadın kendi saçlarından kendi suçlarından sorumludur, saç kadınındır ister saçını örter, ister rüzgarlarda savurur, ister keser kurtulur, ister uzatır; suçunu da ister örter, ister itiraf eder, mesele o değil…
Ama hiç olmazsa bir “Ya Allah bismillah Allah-u Ekber” yerleştirseydiniz pankartın bir yerciğine…
Karşı çıktığım şey “Bir garış toprak vermeyceyik” cümlesindeki fikir de değil ayrıca, tabii ki vermeyceyik…
Ve fakat bu fotoğraftaki ‘bayan’ların ağzına uymamıştır bu dil, dil dublaj, görüntü montaj gibi durmuş bir çuval incir de haliyle berbat olmuştur…
“Bir karış toprak vermeyeceğiz” deselerdi, eh işte, idare ederdi…
Ama “Vermicez, vermicez, bizim değil mi vermicez” diyerekten, bir de rabia işareti çaksalardı öteki tarafa, Rum da anlardı kimlerle dansettiğini ve derhal vazgeçerdi Omorfo’yu geri istemekten, hatta bağışlardı kuzeydeki topraklarını…
Oldu mu şimdi, bu kadar ciddi bir meseleyi böyle sulandırmak…
Hani nerde dökülen kan, “kanla aldık vermicez” demek yok muydu, hangi sivri aklın ürünüdür bu pankarta ‘bozuk’ bir Türkçe ile yazılan ağzı diline dili ağzına uymayan bu cümle..
Üstelik Yeni Osmanlı rüyalarına kendini fena halde kaptıran Ankara’daki Sultan, Ortadoğu’ya bakarak kükrerken, ne o öyle “vermeyceyik” falan…
Sultan o tarafta eski Osmanlı topraklarını geri almak üzere sefere çıkmaya hazırlanırken, siz Kıbrıs ağzıyla kahramanlık yapabileceğinizi mi sanıyorsunuz?
“Halep’i de geri alıcaz, Musul’u da geri alıcaz, Şam’da namaz kılıcaz, ecdadın ayak bastığı tüm toprakları geri alıcaz, Kırım’a, Karabağ’a kadar dayanıcaz” demek, ardından da Ruma “Çok havaya girme lan, bir karış toprak vermicez, fazla üstümüze gelirsen eğer, bak yeminle söylüyoz ki Larnaka’yı da Leymosun’u da Baf’ı da alıcaz, alırız valla” diye seslenmek varken…
Tövbe tövbe…
(19 Ekim 2016 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)