Milli bilinç kampları

Canan Sümer – İlkokulda izcilik öğretmenimizdi.
Adını unuttum ama ipek gibi uçuşan, uzun saçlarını ve bize öğrettiği şiirleri hatırlıyorum.
Onun sayesinde izciliği çok sevmiştim.
Yeşil fularım, kelebek rozetim, pırıl pırıl ayakkabılarım ve izci üniformamla benim de havama diyecek yoktu hani.
Şimdiki izcilik faaliyetlerine pek benzemezdi bizimkisi.
İzcilik dersinde, düğme dikip çamaşır yıkamayı, makarna pişirmeyi, portakallı keyik (kek) yapmayı öğrenmiştim.
Küçük teneke saksılarda yetiştirdiğim sebze fidanlarına gözüm gibi bakıyordum.
Bana göre bir izciye verilen eğitim, ona kendi imkân ve becerileri ile doğada, hayatta kalma becerisi
kazandırmayı hedeflemeli.
Yabancı bir kaynaktan aldığım izcilikle ilgili tanım ise şöyle diyor;
İzcilik doğa ile iç içe ve onu koruyup geliştirerek çocuk ve gençleri ruhsal, bedensel, zihinsel ve ahlaki açıdan geliştirmeyi amaçlayan bir eğitim programıdır. İzcilik tüm çocuk ve gençlerin katılabileceği dil, din, ırk ve siyasal ayrım yapılmayan, üniformalı bir faaliyettir.
Ey baylar, bayanlar siz bu üniforma kısmına takılıp kaldınız bence.
“Milli Bilinç Kampları”nızla, savaş çığırtkanlığınızla bize Hitler’in Alman gençleri için kurduğu “Hitlerjugend Örgütü” nü hatırlatıyorsunuz.
Savaşa destek vermek amacı ile izci kampı düzenlemek hangi hastalıklı kafaların ürünü diye sormayacağım size…
Çünkü siz zaten onları tanıyorsunuz.
Onlar yaşam konforlarını şehit, kan, ölüm ve kutsallık üzerine kurgulayanlardır.
Geçimlerini bu işten sağlarlar.
Taşıdıkları misyonun her alanda onlara getirisi vardır.
Yaklaşık bir yıl önce yine bu köşede “ Zirve İzcilik Derneği’nin Karaağaç köyünde düzenlediği Afrin şehitlerini anma ve Mehmetçiğe destek kampı” nı eleştirmiş ve Eğitim Bakanlığı’nın duyarsızlığına şaşırmamam gerektiği halde şaşırmıştım.
Bu dernek; başka ülke topraklarını savaşla ele geçirmeyi gençlerin gözünde normalleştirirken egemen rejime hizmet veriyor.
Zirve-Beşparmak İzcilik Derneği, çocukların-gençlerin zihinlerini bağnaz ve militarist hurafelerle dolduran yeni bir etkinliğe daha imza atmış:
KKTC’den onlarca genci Erzurum / Allahu-Ekber şehitlerini (Sarıkamış Şehitlerini) anma ve Milli bilinç Kampı’na götürmüş.
Sarıkamış’ta donarak ölen 40 binlerin “Allah için, İslam için, Kur’an için, namus için seve seve canlarını verdikleri” yalanlarını dinleyen gençler dualar eşliğinde mezarlıkları da gezmişler.
Neden?
Adı üstünde; “Milli Bilinç Kampı…”
Bilinç dedik de bakın aklıma neler geldi:
-Turan imparatorluğu hayalleri ile 40 bin askerin donarak ölmesine sebep olan Enver Paşa’nın “Sarıkamış Katili” olarak anıldığı…
-Sarıkamış Harekâtının bütün planlarının Berlin’de Alman Genelkurmay ‘lığı tarafından yapıldığı…
-Bu savaşın; Almanya’nın Osmanlı üzerinden Kafkas petrollerine sahip olma planının bir parçası olduğu…
-Osmanlı ordusunun bu savaşla “otuz beş yıl önce Rusların eline antlaşmayla geçmiş bazı doğu topraklarını zorla geri almayı” hedeflediği…
İzcilikten yola çıktık nerelere geldik?
-Bu yazının nereden nereye geldiği çok da önemli değil aslında.
Önemli olan siyasal İslam ve faşizmin türevleri olan bu tür derneklerin KKTC’deki icraatları…
Ve bizim o iflah olmaz duyarsızlığımız…

(10 Ocak 2019 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author