
Faize Özdemirciler– Bak bu senin karnın, bu da kesilen çizilen ve kasten açık bırakılan yaran, karnındaki ağırlık kum torbalarından ve varillerden kaynaklanıyor sanma, o ağırlık vicdanının çürümesinden, kalbinin kurumasından…
Bunlar yeşil hat üzerinde açılıp da sana kendi yurdunda turist gibi gezmeyi özgürlük olarak yutturan delikler, bunlar senin en büyük deliliğin…
Bunlar sana tepeden bakınca leke gibi görünen, muhtemelen varisleri ölene kadar açılmamak üzere parsellenmiş toprakların, etrafı çizilmiş kapatılmış bayraklandırılmış askeri bölgelerin.
Bunlar senin, uğursuz tatbikat alanların, bunlar da patlayan cephaneliklerin…
Bunlar her gün biraz daha çoğalan camilerin, bu da camilerin çoğaldıkça azalan ahlakın.
Bunlar çoğalan marşların azalan şarkıların, bunlar çoğalan duaların azalan hayatların…
Bunlar ölmez dediğin şehitlerin, bunlar katliamların, bunlar da cinayetleri gören ama tek kelime konuşmadan ölüp giden şahitlerin…
Bunlar senin failleri meşhur cinayetlerin, bunlar da kirli siyasete malzeme yapılmış en yakışıklı kurbanların…
Bu senin yılanlarla doldurduğun koynun, bunlar tutmayan ellerin senin, bunlar kötürüm ayakların…
Bu da içinde habis bir ur gibi büyüyen o ‘şey’, teşhisini koyup tedavisini yapamadığın…
Bu senin 22 Ocak 2018 tarihinden önceki, bu da 22 Ocak’tan sonraki halin…
Bunlar senin o panayır senin bu panayır benim gezip duran, ovalarda Kıbrıs kültürünü, dağlarda Karadeniz kültürünü yaşamaktan nasıl memnun olduklarını anlata anlata bitiremeyen ve 22 Ocak’ta bizzat karşı karşıya kaldıkları linç girişiminin tetiği olarak kullanılmış dernekleri, çokkültürlülüğün birer parçası olarak bağrına basan politikacıların…
Bunlar senin politik acıların…
Bu senin işgalin bütün sonuçlarını öpüp alnına koymuş en tuhaf halin…
Bu senin ölmeye yer arayan Akdenizli halin, bu azacık kalmış Kıbrıslı halin…
Bunlar senin ileriye gittiğini sandığın hızla geriye gidişlerin…
Bu senin, siyasete egemen olmuş küflü dilin, bu senin zavallı kelime dağarcığın, bunlar da senin sayılı sözcüklerin, bu karşıda duran sigara fabrikasından bozma meclisin, ki senin en dumanlı en kanser halin…
Bu senin kurtarılmış halin, bu senin kurtlanmış halin, bu senin kurtarıcı tarafından aşağılanmış yerin dibine batırılmış insan yerine konmamış en aptal halin…
Bunlar senin yüce sandığın cüce makamların, bunlar da o makamlara oturur oturmaz ağız değiştiren bukalemunların, bunlar bağlanmış basiretlerin, bunlar da dumura uğramış beyinlerin…
Bu senin kendini görüp kendini beğendiğin yalancı aynan, kalbimize bir girsen ah bir girsen de gerçek halini görsen, girsen kalbimize de, hem kendi ölünle, hem bizim ölümüzün körüyle yüzleşsen…
Yalanı yok, içimizde taşıyoruz seni, bekliyoruz ki selan okunsun, bekliyoruz ki çanlar senin için çalınsın, önce yıkayacağız sonra yakacağız seni, sonra da Fellini’nin Gemi’sine binip küllerini savurmaya gideceğiz güle oynaya…
-Su dökmese bari arkamızdan kimse, gitsek ve bir daha dönmesek geriye…
(16 Eylül 2019’da Afrika’da yayınlanmıştır)