
Faize Özdemirciler – Bitmek tükenmek bilmeyen bir fetih iştahı ikide birde galeyana gelerek tazeliyor kendi kendini…
O fetih iştahı tazelendikçe Kıbrıslıları da içine çekiyor, yutuyor, her seferinde kayıplar vererek, kendimizi inkar ederek, siyaseten ve vicdanen körelerek çıkıyoruz bu psikolojik savaştan…
Tapusu yoktur bu toprakların, bu topraklar tapusuzdur, bu topraklarda yaşayan insanlar hem tapusuz, hem ‘kapusuz’dur ve fakat Türkiye’nin “kan döktük aldık” tabusu diridir, tazedir ve bayatlasa da fırından yeni çıkmış gibidir ve ne yazık siyasilerin tamamı, toplumunsa çoğunluğu için “yenir yutulur”dur hâlâ…
Midesi de yoktur çünkü bu toprakların, bu topraklar nicedir kalın bir bağırsaktan ibarettir…
Bağırsak da bağırmasak da, senelerce “Elhamdülillah Atatürkçü” olanlar tarafından bu memleketin içine nasıl edildiyse, şimdi de, “Elhamdülillah Müslüman” olanlar tarafından edilecek ve İslamcı faşistler de laik faşistlerin Girne’den Anadolu’ya bağladıkları yolda emin adımlarla ilerlemeye devam edecekler…
Marşlarla ve büstlerle terbiye edilme süreci kapandığı, ezanlarla ve camilerle terbiye edilme sürecinin ise sonuna gelindiği halde, itiraz eden azacık Kıbrıslıya bile tahammül edilmemesi İslamcılığı kuşanmış Türklüğün şanından olsa gerektir…
Tavan’ın RTE devletine biat etme derecesi, dayatılan dincilikle, bu topraklara boca edilen nüfusla, yaşanan demografik bozgunla, “parayı keseriz ha” şantajlarıyla ölçülmüş, Taban da çoğunlukla, ya Tavan’ın içselleştirdiği korkuya yenilmiş, ya da mensubu olduğu örgütlerin ihanetine uğrayarak sessizliğe gömülmüştür…
Ankara’nın, resmi olan ve olmayan, yerli olan ve olmayan tetikçileriyle birlikte “Afrika”nın yayınladığı bir Erdoğan karikatürü ile başlattığı ve Afrin manşeti ile 22 Ocak’ta Lefkoşa’da bir Madımak provasına dönüştürdüğü saldırı, KKTC yetkililerinin işgalci tarafından son sınanması değildi elbette…
Aralık 2019’dayız ve bu sefer de Geçitkale Havaalanı’na yerleştirilecek olan insansız silahlı hava araçlarıyla sınanmaktadırlar…
Lince karşı çıkamayanların olası bir savaşa ya boyun eğip sessiz kalacakları, ya da kendilerinden geçerek savaşı destekleyecekleri aşikar…
Nitekim bu sefer “Barış Pınarı harekatı”na “Adı barış da olsa akan su değil kandır” diyenlerden bile ses çıkmadı. Sanırsınız İHA’lar ve SİHA’lar kan yerine su dökecekler, ölüm yerine gül saçacaklar…
Neden böyle oluyor peki?
Çünkü Kıbrıs’ın yarıbuçuk sınırları çizilirken sinirleri de alınmıştır, sinirleri alınırken ayaklar baş başlar ayak olmuş, ayaklanma tarihe karışmıştır, ayaklanma tarihe karışırken “duruş” firar etmiş, memleket kör sağır ve dilsiz bir “oturuş”a mahkum edilmiştir…
Bu öyle bir oturuştur ki, Suriye seferini bitirmeden, Libya seferine, Libya seferini bitirmeden Kıbrıs seferine çıkmaya heveslenen diktatöre, bir Allahın kulu çıkıp da “İHA’nı da SİHA’nı da istemeyiz” dememiştir…
Bu raddeden sonra artık ben de bir şey demeyeyim…
Bu adressiz köşede kaçıncı mektuptur sonuna geldiğim, bilmem…
Bugün “Afrika”nın 22’inci doğum gününü kutluyoruz. Gazetemizi ayakta tutan kıymetli okurlarımızın gözlerinden öper, ansızın hatırlayıp Kıbrıslıtürkler nereye gidiyor diye soran federalistlere selam ederim…
(16 Aralık 2019 tarihinde Afrika’da yayınlandı)