Barış şovu değil, adam gibi mücadele gerek

Şener Levent – Kıbrıs’ın şu anki derdi nasıl bir çözüm olacağı değil…

Ya nedir?

Çözümün mümkün olup olamayacağıdır.

Yani sanki şu anda çözüm önümüze konmuş ve bize de hangisini isterseniz seçin diye sorulmuş gibi bir durum yok…

Daha net söyleyim…

Sorun şu anda federalizm mi, iki devlet mi sorunu değil..

Bazıları federalizm veya iki devlet ister diye çözüm olmuyor gibi bir şey yok… Ama sanki çözüm tam da bu noktada düğümlenmiş gibi hareket etmeyi sevenler var…

Ve ısrarla federalizm diyerek öne çıkmaya çalışıyorlar…

Böylelikle ortaya çıkan büyük sorunları görmezden gelme hakkını elde ediyorlar…

Tehlikeli bir gerginliğe yol açan bu büyük sorunlar hakkında bize görüşlerini sunacaklarına, işin kolayına kaçarak ya “tek çare çözüm” diyorlar, ya da “federalizm” diyorlar…

Denizlerimizdeki zenginliğin keşfedilmesinden sonra ortaya Kıbrıs sorununun boyutlarını aşan yeni sorunların çıktığının farkında değiller…

Dava içinde dava gibi Kıbrıs sorununun içinde sorun var…

Ve bu da Kıbrıs sorununun yeniden şekillenmesine yol açıyor…

Soruna bu çerçeveden bakmak gerekir artık…

***

Kıbrıslırum toplumunun yeni durumdan nasıl etkilendiği görülebilir açıkça…

İkiye bölündüler…

Türkiye’nin tehdit ve şantajlarına boyun eğmeyelim diyenler…

Ve Türkiye ile anlaşalım diyenler…

Anlaşalım diyenlerin işgal ve istila gündemlerinden düşmüş gibi görünüyor…

İşgalciyi ülkeden atmanın yerini işgalcinin yeni bir saldırısına uğrama korkusu aldı…

Yani kaybedilen toprakları geri alma değil, eldekini de kaybetme korkusu…

İşte Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yaptığı manevra ile en çok elde ettiği bu!

Korkutmayı başardı…

Böylelikle karadaki işgalini sağlamlaştırdı…

Daha fazlasını talep ederek kaybedilene razı etti!

“Anlaşalım” diyorlar…

“Ülkemden defol” demiyorlar!

45 yıllık işgalci ve istilacı ile anlaşma filizleri yeşerdi…

Bu durum, Türkiye’nin işgaline karşı direnen bir kısım Kıbrıslıtürkleri yalnızlaştırırken, Türkiye’nin iştahını daha da kabartıyor…

Madem ki karşısındakileri korkuttu, o halde neden daha ileri gitmesin ki…

Karşısındakinin korkusu, daha ileri adımlar atmak ve daha da pervasızlaşmak için güçlüyü daha da cesaretlendirmez mi?

***

Anlaşalım diyenlerin nasıl bir anlaşma önerileri var, Türkiye için şartları ne bilemem…

Bazıları Türkiye’nin garantörlük hakkından vazgeçmesini talep edelim diyor…

Türkiye’nin denizdeki taleplerine karşılık karada vereceği tavizlerle kabul etmeyi öneriyor…

Bazıları da hiçbir ciddi talepte bulunmadan, sadece gerginliğin bertaraf edilmesi için Türkiye’ye hakkının teslim edilmesini istiyor…

Türkiye’nin tehditlerine ve şantajlarına boyun eğmeyelim diyenler diğer taraftakiler tarafından ülkeyi ateşe atmakla suçlanıyor ve onlara “maceracı” deniliyor…

***

Barış isteyenler hiçbir ciddi mücadele vermeden barış istiyorlar…

Barış isterim demekle, barış çağrısı yapmakla barış olmaz ki…

Sağlam bir mücadele gerekir bunun için…

Öyle ara bölgeye zeytin fidanı dikmek, denize zeytin taçları bırakmak ve “Barış hemen şimdi” diye haykırmakla barış mı olur?

Eğer İngiliz sömürge döneminde sömürgecilere karşı sadece bu gibi, gösteriler yapılsa bir yararı olur muydu?

Yani sömürgeci kolay kolay bu adayı bırakıp gider miydi bu adadan?

Yeraltında silahlı örgütlenme olmasa bağımsızlığa ulaşılır mıydı?

Hangi ülkede ulaşıldı ki?..

Var mı tarihte örneği?

Sömürgeciye git diyeceksin ve o da gidecek ha…

Nerde görüldü?

Silahlı bir mücadeleye girişin şimdi demiyorum elbette…

Ama söylemlerinize ve eylemlerinize çekidüzen verin hiç olmazsa!

Barış çağrısı yapanlar kime, kimlere yapıyorlar bu çağrıyı?

Adres belli mi?

Türkiye’ye mi, Yunanistan’a mı, Amerika’ya mı, İngiltere’ye mi?

Bu ülkelerde barıştan anlayan, barışın değerini bilen iktidarlar mı var?

Fetih iştahı kabaran Erdoğan mı anlar barıştan?

Para delisi Trump mı?

Para babalarını korumak için iktidarı kaptığını gizleme ihtiyacı duymayan Johnson mu?

Barışı kendine dert edinen devlet hangi devlet?

Bunca yıldır Ortadoğu’nun kan gölüne çevrilmesinde ve milyonlarca mültecinin yollara düşmesinde büyük payı olan Avrupa mı?

***

İşin kolayına kaçıyorsunuz beyler…

En büyük düşmanımızın tarihten örnekler vererek milliyetçilik olduğunu söyleyenler eğer yaşadığımız günlerle ilgili hiçbir şey söylemiyorlarsa, yani yalnız tarihle yetiniyorlarsa, söylediklerinin hiçbir değeri yok!

O eşik aşıldı zaten…

Tarihle kalmayın…

Bugüne gelin bugüne…

Tarihimizde ilk kez polisin himayelerinde bir linç girişimi yaşadık…

Eğer bu konuda tek bir laf bile etmediyseniz, yeraltı teşkilatının vurduğu yurtseverlerimizden hiç bahsetmeyin bize…

Ve bu adada bir barış mücadelesi verecekseniz adam gibi verin…

Şov için değil!

(21 Ocak 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author