Şahsiyetsizliğin haysiyetsizliğin çürük meyvaları

Faize Özdemirciler – 45 yıllık işgalin çürük meyvalarıdır topladığımız.
45 yıllık işgal boyunca Kıbrıs’ın kuzeyinde değişik isimler altında kurulan yönetimlerin Türkiye Cumhuriyeti devleti ile olan ilişkisi ve 50’lerden beri kurgulayıp bugün hâlâ sürdürdükleri “ana-yavru” siyaseti, şahsiyetsizliğin haysiyetsizliğin Allahıdır…
Bu, “anavatan”larının devlet katından kendi cumhurbaşkanlarına hakaretler yağdıkça, zevkten dört köşe olup vatan millet sakarya havasına girenler 45 yıllık ensest ilişkiden doğan sakat zihinlerdir…
Gurur duyuyor bunlarla orada İslamofaşist bir diktatör eliyle ortaçağ karanlığına gömülen vatan, gurur duyuyor bunlarla diktatörün kullarına dönüşen millet, gurur duyuyor bunlarla orada ahı gitmiş vahı kalmış Sakarya. Ve aynı sefil gururu buradaki vatana, buradaki millete ve buranın Mesarya’sına da enjekte etmek istiyorlar ki, sürsün koltuk, sürsün sefa, sürsün yağma…
Bunlar 45 yıllık işgali körlenmemenin örtmenin saklamanın gizlemenin çürük meyvalarıdır…
Bunlar, yani, sıraya girmiş Mustafa Akıncı’ya 1950’lerin siyasi terminolojisini kullanarak küfredenler, onun üzerinden de Kıbrıslıtürklere hakaret edenler, yani ağızları lağım çukuruna dönmüş Bahçeli ve bahçesiz bilumum Devletler ve devletliler, 45 yıllık işgalin sonucudurlar…
Bağlı oldukları diktatörün ağzı ne kadar kirliyse, o kadar kirlidir bunların da ağızları.
O kadar ki, son üç günde kurdukları bir tek cümleyi alıntılamayı midesi kaldırmaz bu adressiz köşenin, bu adressiz köşede 20 senedir yazıp duran kalemin ‘yüreği garışır’ onların söylediklerini okudukça…
Kusura bakarlar mı bilmem ama ister baksınlar, ister bakmasınlar, Kıbrıslıtürkler hem sebebidirler bu sonucun, hem kurbanı…
‘Eski Laik Türkiye’nin ve ‘Yeni İslamcı Türkiye’nin devlet büyükleri 45 yıldır “işgal işgal” diye bağırıyorlar ne zaman ağızlarını açsalar, onların kuklaları ise 45 yıldır Türkiye’ye işgalci diyenlerin ağızlarına bayrak tıkıyorlar buralarda…
“Çözüm olmazsa Kıbrıslıtürkler yok olacak” deyip de Kıbrıslıtürkleri gerçekte kimin/kimlerin yok edeceğini söylemeyince, kıvırınca, özneyi gizleyince olmuyor. Bu denli meşhur olan faili gizleyince cinayet cinayet olmaktan çıkmıyor, cinayetin fali de meçhul olmuyor…
Cellada hoşgörü göstermekle memlekete hoşgörü gelmiyor, linci görmemekle linç ortadan kalkmıyor…
45 yıldır dilene dilene eğilenlere, eğile eğile direnenler de eklenince “birlik” olmuyor, “mücadele” olmuyor, “dayanışma” olmuyor…
“İlhak değil barış istiyoruz” deyince barış olmuyor ve bu muğlak cümleyi kuran da tam anlamıyla ilhaka karşı çıkmış olmuyor, çünkü sen, ülkeni ilhak etmek isteyenlerle de barış yapılabileceğini ima ediyorsan, bu zaten ister Kırım tarzı olsun, ister Ankara tarzı, farketmez, ilhakın ta kendisi oluyor…
Adını koyamadığımız, adını koyanlara da “marjinal” dediğimiz “şey” 45 yıldır büyüyor içimizde.
Ya içimizde büyümeye devam ederek öldürecek bizi cerahatiyle; ya da patlayacak ve ya hat ya bat olacak…

(10 Şubat 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author