
Şener Levent – 29 yıl kapalı kaldı kapılar Kıbrıs’ta…
1974’ten 2003’e kadar…
Yurdunun bir yarısından diğer yarısına geçmek halka yasaklandı…
Ne yaptık?
Zorladık mı kapıların açılmasını?
Zorlamadık!
Eylem falan yapmadık…
Kimse meydanlara çıkıp “kapıları açın” diye bağırıp çağırmadı…
Küçük bir azınlık dışında kimse bu durumdan ciddi bir rahatsızlık duymadı…
Tüccar zaten kapıların açılmasını istemiyordu…
“Rum çarşısı bizi yutacak” deyip duruyordu…
Kıbrıslırumları hep düşman gören hamasetçi takım ise açılmasını hiç istemiyordu…
Kısacası bir mandraya hapsedildik…
Ve yerimizde kuzu kuzu oturduk…
O müthiş ganimet sarhoşluğu herkese güneyi unutturdu…
***
Ya şimdi?
Şimdi başka…
Kartlar ters döndü…
Kapılar kapanınca kıyamet koptu…
En çok isyan eden ticaret erbabı!
Arasta esnafı!
Mağusa esnafı!
Bir zamanlar “Rum çarşısı bizi yutar” diyerek kapıların açılmasına karşı çıkanlar şimdi kapıların yeniden açılması için en önde koşuyorlar…
“Bir siftah bile yapamıyoruz” diye dert yanıyorlar…
Gelen haberlere bakılırsa, Türk çarşısı ha çöktü, ha çökecek…
Yani kapılar kapandı…
Ve herşey bitti…
Sormak gerekir o halde:
-Kapıların birkaç gün kapanmasına dayanamadınız da 29 yıl nasıl dayandınız?
***
Talep daha çok Türk tarafından şimdi…
Kapılar açılsın diye daha çok kuzeyden yükseliyor sesler…
Güneyde bir eylem yapıldı…
Ama arkası gelmedi…
Oysa kapılar açılana dek bu eylem sürdürülmeliydi…
Derken faşist Elam fırladı sahneye…
Bir gösteri de onlar yaptılar…
-Tüm kapılar kapansın, dediler…
Kuzeydeki panik onları daha da iştahlandırdı…
Diğerlerinin gösteri yaptığı yerde bir gösteri de onlar yaptılar…
***
Kıbrıslıtürkler 1974’ten sonra güneye geçmeyi hiç zorlamadılar…
Kitlesel gösterilerle karşı tarafa geçmeye çalışmadılar…
Buna karşılık Kıbrıslırumlar birkaç kez denediler bunu…
Kuzeye yürüyüşler düzenlediler…
Ama Türk barikatlarını aşamadılar…
2003 Nisan’ında kapılar açılınca da pek çoğu çok temkinli yaklaştı buna…
Güvenmedi…
Ve ilk birkaç gün hiç geçmedi kuzeye…
Ancak kuzeye geçenlerin sağ salim geri döndüklerini görünce cesaretlendiler…
Geçmeye başladılar…
Aradan 17 yıl geçtiği halde hala geçmeyenler var…
Korktuklarından dolayı değil…
İnançlarından dolayı…
İşgal bölgesine, yani yurdunun bir yarısından diğer yarısına kimlik ve pasaportla geçmeyi kendilerine yediremiyorlar…
Onları kınamadığımı daha önce çok yazdım…
Ama şaşarım hala…
Buna nasıl katlanıyorlar…
Girne’yi, Karpaz’ı, Omorfo’yu son bir kez görmeden nasıl ölüyorlar…
Sanırım ben katlanamazdım…
***
Şimdi neden kapandı kapılar yeniden?
Sebep virüs mü?
Değil diye düşünürüm ben de…
O halde ne?
Akıncı da tam olarak ne olduğunu bilmediğini söylüyor…
Ama Anastasiadis’in Akıncı’ya söylediğine bakılırsa mülteciler de var işin içinde…
Son günlerde yığınla adaya akan mülteciler…
Farkındasınız herhalde, Türkiye’de Tayyip Erdoğan mültecilere Avrupa kapılarını açtığı gün Kıbrıs’ta kapandı kapılar…
Avrupa’nın kapıları da mültecilere kapalı…
Kıbrıs da bir AB üyesi…
Avrupa kapılarını kapattıysa, Kıbrıs da neden kapatmasın?
Karar tüm AB üyesi ülkeler için geçerli görünüyor…
Peki Kıbrıs’ın kuzeyi de AB’ye dahil değil mi?
Dahil ama, AB’nin bu adada hükmü yeşil hata kadar…
Yeşil hattın ötesi Türkiye…
Ve burada AB’ye bağlı olmayan Türkiye’nin bir alt yönetimi var…
***
Akıncı mültecilerle ilgili yanıtını pek makul bulmadı Anastasiadis’in…
-Mülteciler kaçak yollardan geçiyor, kapılardan değil, dedi…
Çok doğru…
Ama belli ki Rum tarafı bu konuda Türk tarafına hiç güvenmiyor…
Kuzeye gelen mültecileri güneye postalamanın da binbir yolu var!
Bu arada Türkiye’nin mültecileri Yunanistan kapısına yığması da tuz biber ekti her şeye…
Yunanistan Türkiye’nin Avrupa’ya yaptığı bu şantaja karşı direnirken, Kıbrıs’taki Rum yönetiminin boş durması beklenebilir mi?
***
Olan çaresiz mültecilere oluyor…
Onların derdinin yanında bizim kapılarımızın geçici bir süre için kapanması ne ki…
Açılır yine kapanan kapılar…
Ama geri gelmez bir daha denizin yuttuğu çocuklar…
(6 Mart 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)