Virüslerin virüsü

Şener Levent – “Sokağa sokağa” derken evlerimize kapandık ansızın…

Ansızın oldu herşey ve birdenbire sokaklar boşaldı…

Başımız belada…

Kapılar da kapandı…

Trodos da uzaklarda kaldı, Beşparmaklar da…

Erguvan çiçek açtı da kimse görmedi…

Mesarya sarıya boyandı…

Deniz sakinleşti…

Kedicikler dama çıktı…

Kimse fark etmedi…

En çok bağırıp çağırmamız gereken bir zamanda sesimiz kısıldı…

Nefesimiz kesildi…

Ey kalleş virüs…

Sen misin tüm bunlara sebep şimdi?

Bak laleler de açtı…

Ama onu da gören yok!

Bizim zaten virüsümüz çok…

Bir de sen teşrif etsen ne çıkar sanki…

Ölen ölecek…

Kalan kalacak…

Ama inan ki iyiliklerin de unutulmayacak…

Kimsenin durduramadığı seferberliği bile sen durdurdun…

Askeri tatbikatları da…

Askere almaları da…

Nelere kadirsin sen nelere…

Kumarhaneleri kerhaneleri saymıyorum daha..

Söyledim daha önce zaten…

O kilitleri de sen taktın oralara…

Ama işte…

Sesimizi de kıstın…

Nefesimizi de daralttın…

Sokaklara dökülüp en çok bağırmaya ihtiyacımız olan bir zamanda…

Ne yapacağız biz şimdi?

Nasıl dayanacağız şu bizi yutanların kapısına?

Nasıl hesap soracağız?

Siyah çelenklerimizi nasıl koyacağız?

Bütün mesele “to be or not to be” değil mi?

Olmak ya da olmamak…

Ya herro…

Ya merro…

O halde kim korkar senden ey alçak korona…

Yıllardır tepemizde binbir virüs…

Kan emerler…

Kaç test yaptıysak hepsi de pozitif çıktı…

Senin hükmün ne ki…

Bizim virüslerimiz beş yıldızlı…

Önce bir ganimet virüsü çöreklendi başımıza ve gitmedi hala…

Bulamadık aşısını yıllarca…

İskan mağduru Halil Hamza’nın mezar taşı bile çare olamadı…

Girne’den Anadolu’ya bağladığımız virüsü gördük sonra…

Girne’ye o betonlar dikilmemişti daha…

Zeytinlerle limonların köküne balta vurulmamıştı…

Birbirimize henüz “kaç kişi kaldık” diye sormadığımız zamanlardı…

Virüs fena dolandı boynumuza…

Derken bir virüs daha…

Koçan!

Sahte devlette sahte koçan!

Başımızdaki virüslerin işiydi bu da…

Vatanı da sattık bir pula…

Ne utanmaz köpekleriz değil mi?

Ey kalleş virüs…

Ey alçak korona…

Kim korkar senden bunca virüsün ortasında?

Ya o?

Bileşik mi, bitişik faiz mi ne haspa…

Ciğerimizi söktü…

Kalp, diyabet ve kanser ilaçları kalmadı piyasada…

Çok alçaksın ama, ne yalan söyleyim, onları da düşünmedi kimse senden başka…

Bizim virüsler hep reçeteyle verilerdi kronik hastalarımıza ilaçlarını…

Azap çektirmekten hoşlanırlardı onlara…

Sen olmasan bu işkenceye devam ederlerdi mutlaka…

Ama korktular senden bir komutandan korkar gibi…

Reçeteyi kaldırdılar…

Bu da unutulmayacak iyiliklerin arasında!

***

Amaaa…

Kötülüklerin iyiliklerinden fazla…

Yine de üzülmeye değmez…

Biz alıştık virüslerle yaşamaya…

Sevdik de hatta onları…

Bir sandığa kapatırlar kendilerini her beş yılda…

Bıraksak hep orada kalırlar…

Salaklık bizde ama…

Gider çıkarırız onları ordan…

Al sana elli virüs daha…

Sahte devleti sonsuza dek yaşatacağına yemin eden virüsler…

Teker teker başımızdan gelip geçtiler…

Yediler yuttular gittiler…

Kalanlar da şimdi oturmuş, paketçik yapıyorlar…

Ne yapayım…

Kabahat sende canım kardeşim…

Bıraksaydın sandıkta…

Çıkarmasaydın…

Kapağı açtın, virüs fırladı dışarı…

E, katlanacaksın artık!

Bak cicili bicili particiklerine nasıl kıyak yapıyorlar…

Biraz da onlardan keseceklermiş, ama vereceklermiş sonra…

Sen de hava al!

Particikler…

Talimat neferleri…

Onlar başka virüs…

Sen vergini ver, boğazından kes, onlar da partilerinde yeyip yutsun…

***

Boşuna çırpınma ey virüs…

Korkutamazsın bizi…

Ne virüsler gördük biz…

Da yıkılmadık!

Ayaktayız!

Sahte ve korsan bir devlette işin ne zaten?

Başka kapıya!

Virüslerin virüsü var burada!

(27 Mart 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author