Korona günlükleri

Şener Levent – Türkiye verdi…

Avrupa Birliği verdi…

Dış fonlar verdi…

Hatta Bay Stelyos bile verdi…

Hepsi de para verdi bize…

Ama hiçbiri “Alın da hastane yapın” demedi…

***

Türkiye cami minare yapın dedi…

Avrupa proje yapın dedi…

Fonlar benim borumu öttürün dedi…

Havayolu milyarderi Stelyos da barış yapın dedi…

***

Çağ Dijital Çağı…

Düzen Yeni Dünya Düzeni…

Devir proje devri…

Vizyon maşallah vizyonu…

Nağme “Negatif olmayın pozitif olun” nağmesi…

Karamsar olmayın…

Pembe gözlük takın…

İyimser olun…

Meditasyon yapın…

Marks’a inanmayın…

Falcıya inanın…

Hıyarın boyunu kısaltın…

Taş fırınları kapatın…

Irak’a bakmayın…

Brüksel’e bakın…

Suriye’ye hiç bakmayın…

Dizilere bakın…

Ölü saymayın…

Para sayın…

Hayvanları koruyun…

Denizde boğulan mültecilere aldırmayın!

***

Hava kurşun gibi ağır mı üstad?

Bağırdım kaç kere…

Ben yandım…

Sen yandın…

O yandı…

Çıkmadı karanlıklar aydınlığa…

Kurşunu eritecektik…

Eritemedik…

Yarin yanağından gayrı her yerde her şeyde hep beraber diyecektik…

Diyemedik…

Ballı incirleri hep beraber yiyecektik…

Yiyemedik…

Helin öldü İstanbul’da..

Bir deri…

Bir kemik…

Cenazesine gidemedik…

***

Ortadoğulu bir çocuk…

Durur da bakar şimdi…

Bakar da uzaklara bakar harabe deliklerinden…

Paris’teki…

Madrid’deki…

Londra’daki…

Ölülere bakar…

Denizde köpek balıklarına yem olmaktan son anda kurtulan bir çocuk…

O da bakar…

Ben şu minnacık adada mazgal deliklerinden dünyaya bakarım…

Sağlık yok!

Askerlik var!

Dünyadayım ilk defa…

Artık kimse, “Biz işimize bakalım, bize ne onlardan” demiyor bana…

Gazeteci değil…

Sanki cenaze levazımatçısıyım…

Ölü sayıyorum…

New York’ta…

Tahran’da…

Kıbrıs’ta…

Artık kimse, “Biz ne, biz işimize bakalım” demiyor bana…

Atları maviliklere sürecektik üstadım…

Süremedik…

Sevda sözlerine yer kalmadı şu koca dünyada…

Garcia Lorca da unutuldu…

Pablo Neruda da…

Bir virüs kaldı yalnız herkesin dudaklarında:

Korona!

***

Hey sen!

Özelleştirme aşığı çocuk…

Nerdesin?

Elektrik de, telefon da, hatta su da özelleştirilsin siye bağırıp duran, neoliberalizmi başına taç yapan altın çocuk…

Asıl şimdi bağırsana…

Sesin mi kısıldı?

Ne oldu?

Ne oldu senin özeline?

Bu gemi bir kara tabut dememiş miydi sana üstad?

Onu bile anlamadın…

Thatcher çırağı!

Bak, kamulaştıralım diye nasıl yanıp tutuşuyorlar şimdi…

Kolay kolay ölür mü zannettin Marks buba?

Ey Friedman aşığı!

***

İşin başı sağlık mı dedin ahbap?

Öyleyse ne bu Hala Sultan?

Ne bu cami?

Neden hastane değil?

Havaya mı gitti otuz milyon dolar?

Çare camide değil, hastanedeyse, ne yapsın Allah?

Ya sen Avrupa?

Alın şu parayı da hastane yapın deseydin ya…

O projecikler bekleyemez miydi?

Bak işte şimdi…

Girne de korona…

Karpaz da…

Geçti ömrümüz proje lafazanlıklarıyla…

Ama eski eserlerimizi restore ettin hiç olmazsa…

Teşekkür ederim…

Doğranıp fırınlarda yakılan zeytinlerin tadı damağımda hala…

Ama Girne’den bağladığınız o yoldan buraya adam yığacaksanız hala, yasağa masağa bakmam…

Sokağa çıkarım…

Kapınıza siyah çelenk koymam…

Kurşun eritmeye çağırırım…

Bir pankart yazmaya bile tenezzül etmem size…

***

Dünyayı çok kirlettiniz baylar…

Füzelerinizle…

Bombalarınızla…

Kimyasallarınızla…

Dronelerinizle…

Jetlerinizle…

Hormonlu her şeyinizle…

Doğa intikam alıyor şimdi işte…

Acırım da o masumlara acırım…

Yoksa size hiç acımam!

(4 Nisan 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author