Şener Levent – Korona vesile oldu da adını da duyduk kadının…
Yasemin Öztürk…
UBP milletvekiliymiş…
Rumlardan gelecek yardımı duyar duymaz cinnet geçirdi adeta…
“Al da bayrağı düşman üstüne” derler ya, tam da o havada…
Sadakaymış bu sadaka…
“Ben bu sadakayı kabul etmiyorum” diye yırtınıyor…
Bu ilacı Türkiye’den getirmek için sıvamış hemen kollarını…
Parasını da ödermiş kendi cebinden…
Hava mehter havası…
“Biz Türkiye ile birbirimize yeteriz” diye nağme okuyor…
Vermiş veriştirmiş Akıncı’ya…
Al sana Mustafa…
Sivas’ın Madımak ruhu dirilmiş yine Kıbrıs’ta!
***
Türkiye yardım yapmış bize…
Ne yardımı?
Sağlık malzemesi göndermiş…
İtalya, İspanya, İngiltere, İsrail ve Balkan ülkelerine de göndermiş bize gönderdiği gibi…
Hepsi o kadar!
E, bizim ayrıcalığımız yok mu?
Buradaki nüfus onun nüfusu…
En az bizim 4-5 katımız…
Alt yönetim derler bize…
Vilayet derler…
Yani bir İtalyan, bir İngiliz kadar olsun hatırımız yok mu?
Bize bakmasa da, kendi nüfusuna baksa hiç olmazsa…
O da yok!
Onlara orada, kendi ülkesinde de bakmıyor zaten…
Ne dağıtmış ahaliye?
Bir maske…
Bir de kolonya…
Ve tabii ki bir de dua!
Mollalara bakılırsa, bu korona da Allahın işi!
Türkiye’de 160 bin doktor varsa, 180 bin de imam var!
***
Şu sokağa çıkma yasağı…
Ahaliye nasıl bir tuzak ama…
İki saat önceden haber vermişler yasağı…
Millet marketlere hücum etsin…
Sokağa dökülsün…
Ve bulaşan bulaşsın diye…
Bağışıklık kazansın sürü…
Ölen ölsün…
Kalan kalsın!
***
Normal bir hayata dönemeyeceğiz biz kolay kolay burada…
Türkiye’ye kapılarımızı açtık mı yandık…
Burada şimdi ne kadar test yapsak da, ne kadar sokağa çıkmasak da…
Ne kadar maske taksak da…
Boşa gidecek hepsi boşa…
Türkiye’den uçak ve gemi seferleri başlayınca, o zaman seyreyleyin vaziyeti…
Şimdi orada tedbirsizlikten birbirini bulaştıranlar buradakileri de bulaştıracak…
Başımızda çok sorumsuz ve gaddar bir diktatör varken, sakın huzur beklemeyin burada…
Lafa bakın…
Yardım etmiş bize!
Ne yardımı?
Yardım etseydi şimdi sağlık bakanımız elinde fazla test yapacak malzeme yok diye bönürür müydü?
Türkiye kendi vatandaşlarına bile yeterli test yapamıyor da bize mi bakacak?
Zaten çok mu umurundayız?
“Kıbrıs’ta hiç Kıbrıslıtürk kalmasa da biz hep orada olacağız” demediler mi?
İhtiyacı yok bize…
Gözü yalnız toprağımızda…
Biraz da yalaka seçer aramızdan yalnız…
Hepsi o kadar!
***
Rumlardan sadaka kabul etmezmiş…
Lafa bakın lafa..
Sivas’tan çıkıp gelmiş, kukla meclisimize de girmiş, şimdi de Türkçülük dersi veriyor bize…
Ben Sivaslı olsam utanırdım her şeyden önce…
Diri diri yaktılar yazarları, sanatçıları Sivas’ta…
Bu utanç, bu alçaklık silinmez insanlık yaşadıkça…
Çek git hanımefendi…
Çek git geldiğin yere…
Ve boşuna hayal kurma…
Kıbrıs ne sana yar olur, ne de Zartoğlu’na!
Elçi diye gelip giden valilere de yar olmadı…
Ordan getirilip başımıza dikilen komutanlara da…
60’lı yıllarımızın komutanları…
Hala anlatılır neler yaptıkları…
Bizim komutan olacak adamlarımız mı yoktu?
Da onları bile ithal ettik…
***
Mangır beklemeyin Ankara’dan boşuna…
Duymadınız mı?
Suriye ve Libya’daki cihatçı aslanlarını bile ödeyememiş Führer…
İsyan ediyor sakallılar…
Mangır sırası bize gelmez kolay kolay…
Nüfusunu da, askerini de bizim başımıza bıraktı…
Yasemin hanım Rumdan sadaka kabul etmez, ama dua etsin, bu virüs ona bulaşmasın…
Biz ne şahin komutanlar, ne şövenist siyasiler gördük güneydeki hastanelerde ve doktorlarda…
Ve de pasaport kuyruğunda..
Son nefesini Rum hastanesinde veren kahramanlar da gördük…
Sen ilk ve son değilsin…
Ama adın Yasemin…
Yanarım yanarım da işte ona yanarım…
Yaseminin o dayanılmaz kokusuna bu nefret, bu kin virüsü nasıl bulaşır?
Koronadan daha tehlikeli…
Daha ağır!
(13 Nisan 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)