
Faize Özdemirciler – Türkiye’deki Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), sunuculuğunu Hasan Erçakıca’nın yaptığı Diyalog TV’de yayınlanan “Dünyaya Bakış” programında Besim Tibuk’un bazı ifadelerinin Tayyip Erdoğan’a hakaret niteliği taşıdığına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına ve bölünmez bütünlüğüne zarar verdiğine hükmetti ve Diyalog Tv’nin yayınını durdurdu.
RTÜK Erdoğan’dan talimat almasa böyle bir karar vermez. Dolayısıyla yayını durduran görünürde RTÜK’tür ama gerçekte Tayyip Erdoğan’dır..
Erdoğan’ı eleştiren de gücünü kaleminden alan bir gazeteci değil, gücünü kumarhanelerinden alan bir patrondur…
Bu patron, 74 sonrasında bu ülkeye kapağı atmış, ganimet rejiminin “yürü ya kulum” diyerek kıyaklarını kendisine sunmasıyla birlikte, Türkiye’de kısa süren Liberal Parti Başkanlığı’ndan Kıbrıs’ın kuzeyinde hiç de uzun sayılmayacak bir zaman dilimi içerisinde “kumarhane kralı” pozisyonuna yükselen Besim Tibuk’tur…
KKTC böylesine hızlı yükselişleri, sınıf atlamaları haber konusu yapmayan, hatta merak bile etmeyen, reklamlarla bağlandığı patronların karşısında önünü ilikleyen gazetecilerle doludur…
“Yerleşik patron” RTE rejiminin hapsettiği bazı gazetecileri savunurken, karşısında oturan “yerli gazeteci” susmuştur…
Türkiye’de bazı gazetecilerin hapsedilmesiyle ilgili Erdoğan’ı eleştiren Tibuk, 22 Ocak 2018’de Erdoğan’ın hedef göstermesiyle birlikte “Afrika” faşist bir güruhun taşlı saldırısına uğradığında ifade özgürlüğünün yanında durmamış, Ankara’dan gelen talimatla devlet ve elçilik eliyle organize edilen Madımak provası ayarındaki şiddete karşı çıkmamıştır…
Bir kumarhane patronu gazete çıkarır televizyon kurarsa, kuşkusuz onun “ifade özgürlüğü”nün ötesinde başka dertleri, beklentileri vardır ve bu dertlerle beklentilerin gazetecilik ilkeleriyle örtüştüğünü kimse iddia edemez…
Bu nedenle “Siz bize saldırdıklarında sustunuz ama biz susmayacağız ve sizin ifade özgürlüğünüzü sonuna kadar savunacağız” demenin şu tablo içinde çok da anlamlı olduğunu sanmıyorum…
Sözkonusu gazete ve tv’nin yazarları programcıları mevzubahis Türkiye hükümeti olduğunda susma özgürlüklerini tepe tepe kullanırken, patronlarının, paranın kendisine sağladığı dokunulmazlığa güvenerek konuşma özgürlüğünü kullanması yine de ilginçtir ve üzerinde durulmaya değer bir konudur…
Ama, bu yayın durdurma girişiminin, Erdoğan’ın görülecek başka hesapları olduğu izlenimini verdiğini de unutmayalım. Yarın öbür gün kapalı kapılar ardında oturup konuşabilirler, pazarlıklarını yapabilirler ve kendi aralarında anlaşarak bu ‘tatsız’ durumu düzeltebilirler pekala…
“Demokrasi, bir gün gelir herkese lazım olur” diyecek bir durum da değildir bu, Tibuk bu ülkenin ‘engin’ demokrasisinden fazlasıyla yararlanmış biridir sonuçta…
İşgal rejimine örtü olma mücadelesi ile işgalden kurtulma mücadelesini aynı kefeye koymanın bir manası yoktur, bu kirli işgal rejiminden dibine kadar istifade etmiş bir kumarhane patronunun kişisel olarak konuşma özgürlüğünün de basın ve ifade özgürlüğüyle alakası yoktur…
Şu durumda Tibuk’un bir “Afrika” yazarının desteğine ihtiyacı olduğu da söylenemez zaten, nihayette onun muhtaç olduğu kudret gazetesindeki kalemlerin yağında, televizyonundaki programcıların yüreklerindeki ezeli ve ebedi yalakalıkta mevcuttur…
(3 Mayıs 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)