Yaşamak bir ağaç gibi tek ve kül

Faize Özdemirciler – Bir değil iki değil, Allah yaksın sizi artık! Bu kaçıncı imtihanınız yangınla, kaçıncı sınıfta kalışınız?
Allah yaksın bizi da artık! Sizin köhnemiş zihniyetinizle, arsızlığınızla hırsızlığınızla yolsuzluğunuzla rehavetinizle kaçıncı imtihanımız bu; kaçıncı sınanmamız ateşle suyla ve ormanların acı gümbürtüsüyle?
Kaçıncı seyredişimiz bu, aynı berbat filmi, kaçıncı farkedemeyişimiz her seferinde yüzümüze tüküren tekerrürü?
Her yangında Türkiye’den helikopter bekleyişiniz, her yangında paçaları tutuşur gibi olan ama yanmak tükenmek bilmeyen iradesizliğiniz, basiretsizliğiniz, her yangında sözümona yanan içiniz, offffff, her yangında birer hiçsiniz, sayenizde hepimiz hiçiz…
Her yangından sonra elde var: dört tarafı denizle çevrili olduğu halde kendi suyuyla kendi yangınını söndüremeyen zavallı ada(m)…
İki paralık ciğerlerimizin kaçıncı yanışı bu, tutturduğumuz kaçıncı banal türkü? Her yangında salya sümük bir ağlama, her yangında bir güzelleme dağa taşa ormana…
Çirkin tarihi severken, dünya güzeli coğrafyanın ağzına yanmışız, devleti severken ülkeyi, bayrağı severken dağı taşı ormanı ıskalamışız.
Görmüyor musunuz Kıbrıs inanmıyor artık gözyaşlarımıza…
Neyiz biz, bu ülkede neciyiz, bu ülkenin nesiyiz, bu çatırdaya çatırdaya küle dönen asırlık zeytin ağaçlarıyla yok olan şey bizim neyimizdir?
Afferin poh poh, Kalkanlı Anıt Zeytin Ağaçları Merkezi yazıyor tabelanın üstünde. Biz üç beş bunamış o zeytin ağaçlarının altında Fikret Demirağ’dan şiirler okuyacaktık daha, siz ne yaptığınızın farkında mısınız, siz Kıbrıs’ın şiirini yaktınız.
Bu ülke bizim gerçek annemizse, biz niye onun bunun çocuğu gibi davranıyoruz? Burası bir ülke ise neden ona arsa muamelesi yapıyoruz?
Sorumsuzlar gene mangalda kül mü bıraktılar, Koronadan kurtulmuş olmanın şerefine zeytin ağaçlarının gövdelerinde sigaralarını mı söndürdüler, yoksa aynı saatte dört farklı yerde çıkan yangınların perde gerisinde ülkeyi hepten araziye döndürmek isteyen akbabaların tezgâhı mı var?
Kaçıncı sefil aynadır bu yangın yüzleşemediğimiz? Kaçıncı geyik muhabbeti bu içine daldığımız, kaçıncı nakarat tekrarlamaktan bıkmadığımız yorulmadığımız:
“Mersedeslerinize para var yangın helikopterine yok”, “Müşavirlerinize para var yangın helikopterine yok”, “Örtülü ödeneklerinize para var yangın helikopterine yok”…
Yollarda “ana”dan doğma mobeseleriniz yükseliyor, “ana”dan armağan insansız hava araçlarınız bile var. Ateşle kaçıncı imtihanınız bu, işlediğiniz kaçıncı orman cinayeti? Allah yaksın sizi artık!
Allah yaksın bizi da!
Ki bir ülke nasıl sevilir, neresinden sevilir, yaşadık yaşlandık da öğrenemedik daha…
Yaşamak yok bize “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine”…
Bu yangın yerinde yaşamak, olsa olsa, bir ağaç gibi tek ve kül ve maalesef kalleşçesine…

(18 Mayıs 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author