
Şener Levent – 18 yıldır iktidarda olan…
Tüm yetkileri elinde toplayan…
Ülkede inanılmaz bir baskı rejimi kuran ve şiddet uygulayan…
Muhalif medyayı susturan, geriye kalanları ise yağdanlığa çeviren…
Yargının bağımsızlığını sıfırlayan…
Serveti milyarlarca dolar olarak hesaplanan…
Kendisine ve ailesine saraylar yaptıran…
Memlekette satılmadık ve peşkeş çekilmedik hiçbir yer bırakmayan…
Dini kendisine kalkan yapan…
Binlerce masum insanı hapse tıkan…
Yurtdışı işgal seferlerine çıkarak orduyu perişan eden…
Bölgedeki en kanlı terör örgütüyle işbirliği içine giren…
Astığı astık, kestiği kestik bir diktatörün tüm bu yaptıklarından sonra en büyük isteği ne olabilir sizce?
Ölene kadar oturduğu koltukta kalmak değil mi?
O da bilir çünkü…
Tüm bunlar cezasız kalamaz…
O koltuktan gittiği anda herşey biter…
Hapiste bulur kendini…
Ve dua etsin ki idam yok…
Kelle de gider!
Adnan Menderes onun yaptıklarının yarısının yarısını bile yapmadığı halde asıldı…
Zaman zaman asmak iştahı ile yanarak “idamı getiririm” diye söylenir ya, şaşarım…
***
Özgür basının canına ot tıkadığı için Türkiye’deki gazeteciler onunla ilgili yazacaklarını yazamazlar…
Gazetecilik öldü…
Yargı da öldü…
Onun dışında herkes ölü aslında…
Ağzını açan hapiste bulur hemen kendini…
Sonra dayak…
İşkence…
Bir cehennemdir şimdi koca Türkiye…
Yobazların, zorbaların, tecavüzcülerin ve canilerin elinde kıvranıyor…
Can çekişiyor…
Nefes alamıyor…
Hitler Almanyası, Mussollini İtalyası, Franko İspanyası Türkiye’de hortladı…
***
Şu anda 66 yaşında…
En az yirmi yıl daha bu saltanatını sürdürebilir demek ki…
Dayanır doksanına kadar yaşarsa…
Şu anda Türkiye’de onu devirecek hiçbir güç yok…
Bu gidişle olmaz da…
Karşısında tarihin gördüğü en pısırık bir muhalefet…
Şaşkın…
Korkak…
Aciz…
Ve de bencil…
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın türünün en iyi örneği…
Böyle bir muhalefet onun için bulunmaz bir nimet…
Alkışlarını bile alır hatta bazan…
Suriye’ye girerken fetih duaları okurlar birlikte…
Kürt köylerini yakarken sevinirler…
Kıbrıs’ta ise ondan daha hızlı koşarlar…
Hamasette onu aşarlar…
Din bezirganlığında ise geri kalmazlar…
İzmir’de minarelerden “Çav bella” okundu diye, ondan daha fazla kelle isterler!
***
Şu korona meselesi de en çok ona yaradı…
Dört ayak üstüne düştü yine…
Herkesi zaten susturmuştu, şimdi hiç kimse ağzını açamayacak…
Belki de dünyada ilk kez çiplenecek bütün millet…
Böylelikle hiçbir korkusu kalmaz…
Çok rahat dayanır doksanına kadar koltuğunda…
Türkiye ayaklanmalar ülkesi değil…
Din batağına gömülen bir topluluk…
Böyle itaatkar bir halk her diktatöre nasip olmaz…
Afrika, Asya ve Latin Amerika’da bulunmaz…
Celladına tapanlar ülkesi…
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını mecliste hararetle onaylayan Süleyman Demirel’in bir daha hiç seçilmemesi gerekirdi değil mi?
Ama bu gençlerin asılması bile işe yaramadı…
Süleyman efendi cumhurbaşkanı bile seçildi daha sonra…
“Kurtar bizi baba” diye peşinden koşanlar vardı hala…
***
Peki biz ne yapacağız burada?
Kıbrıs için en büyük tehlike Recep Tayyip Erdoğan’dır bence…
Hele daha uzun yıllar saltanatını sürdürme durumu çok derinden etkileyecek bizi…
Türkiye’de yaptıklarını burada da yapmak istiyor.
Gözü yalnız elektrikte falan sanırsınız siz…
Oysa en çok yargının peşinde…
Türkiye’deki gibi burada bizi de susturması için yargıyı ele geçirmesi gerekir…
Burada ona hizmet için yarışan partiler var…
UBP de öyle…
CTP de öyle…
Bunlar linç edilmemize de hiç ses çıkarmadıkları için daha da göze girdiler…
Ancak en büyük tehlike bu değil…
Ya ne?
Türkiye’de saltanatını sürdürmek için Kıbrıs’ı kullanacak…
Burada kazanacağı zaferlerle Türkiye’deki durumunu ölene dek sağlamlaştırır…
Muhalefette cılız seslerle hala kem-küm edenleri de kendi yanına çeker hemen…
Heykelini de dikerler ve açılışını da Kemal Kılıçdaroğlu yapar…
Kıbrıs işte böyle bir koz elinde…
***
Korona paniği ile daha çok rahatladı şimdi…
Artık istediği an bu bahane ile herkesi evine tıkabilir…
Avrupa zaten o konuda ona bir şey yapmıyordu, bundan sonra hiç yapmaz…
Hapistekiler yandı…
Dışarıdakiler sustu…
Memleket zorbaya kaldı…
(25 Mayıs 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlandı)