
Şener Levent – Osmanlı Hanedanının son mirasçısı Recep Tayyip Erdoğan…
Ne diyor bakın:
“Bizans’ın mirası Fatih Sultan Mehmet Han ile Osmanlıya geçmiştir”…
Bundan ders alamayanlar sahte kabadayılık peşindeymiş…
Mezarlıkta ıslık çalıyorlarmış!
Ancak korkunun ecele faydası yokmuş…
Türkiye Ege’de, Karadeniz’de ve Akdeniz’de hakkını alacaktır…
Sabrı sınanacak bir ülke değilmiş Türkiye…
Sabrını sınamak isteyenleri savaşa davet ederek şöyle atıyor havasını:
“Yaparız diyorsak yaparız… Bedelini de öderiz. Bedel ödeme pahasına karşımıza çıkmak isteyen buyursun gelsin. Yoksa çekilsinler önümüzden. Biz bu toprakların emanetçisi değil, asıl sahibiyiz. Bu toprakların altında da üstünde de biz varız”…
***
Amerika’daki profesör dostumu hatırladım bunları okuyunca…
Endişeli…
-Korkarım ki Trump yeniden seçilecek, diyor…
-Neden, dedim, ne yaptı ki Amerikan halkı için de onu yeniden seçecekler?
-Kötülükten başka hiçbir şey, dedi…
-O halde neden seçecekler?
Anlatmaya başladı…
-En başta aptal ve deli bir herif olduğu için…
Moskova’daki Jirinovski’nin tipik bir örneğiymiş… Deliliği, çılgınlığı, aptallığı ile ilgi topluyor…
Bilimden nefret ediyor…
Kendi kendini överek göklere çıkarıyor…
“Ben bir dahiyim” diyor…
Çinliler onun için “beyni büyük” diyorlarmış diye övünüyor…
Ve son zamanlarda bir de şunu yaymışlar ortalığa:
Şeytanlar ve pedofillerden oluşan bir güç herşeyi ele geçirecek… Trump da onların karşısına dikilen bir savaşçıymış!
-Ciddi misin, diye sordum dostuma… Amerikan halkı gerçekten böyle şeylere mi inanıyor?
-Çok ciddiyim, dedi… Amerikan halkının %37’si ilkokulu ya bitirdi, ya bitirmedi… Eğitime ve bilime savaş açtılar adeta…
Beyazlar da kurtarıcı olarak görüyorlarmış Trump’ı…
Trump siyah ırkı kastederek şöyle diyormuş onlara:
-Ben gidersem evlerinizi ve topraklarınızı elinizden alacaklar!
Dostum, Trump’ın kaybetmesi halinde bir iç savaş çıkabileceğinden, kan dökülebileceğinden endişe ediyor…
Bunun için otomatik bir tüfek ile bir tabanca almış kendine…
Çatışmaya karşı hazırlık…
-Vay canına, dedim, demek işler bu kadar ciddi…
***
Amerika’yı değil, Türkiye’yi anlatıyordu sanki bana…
Hayret!
Ne kadar da benzerlik var!
Meğer Türkiye’dekiler gibi Amerika’dakiler de üfürükçülere ve yobazlara inanıyorlar…
Türkiye’de de delilik, aptallık, gaddarlık rağbette…
Deli saçması sözlere alkış!
Aklını yitirenlerin egemenliği!
Fatih Sultan Mehmet Han’ın mirası ile yemiş kafayı…
Nerden bahsediyoruz farkında mısınız?
1453’ten…
Neredeyse altıyüz yıl öncesinden…
Altıyüz yıl önce hepsi bizim oldu diyor son Sultan!
E, Kıbrıs daha taze…
449 yıllık!
O da mı senin bayım?
Ne bileyim, bir de bizim Tatar’a sormak lazım herhalde…
Ne diyor:
-Akdeniz bir Türk gölü…
Göl ile denizi karıştırıyor anlaşılan…
Akdeniz bir göl değil…
Denizdir bayım!
Türk gölü olduğunu ispat edersen ben de bu gazeteyi kapatırım…
***
1453’ün haritası ile yatıp kalkan Tayyip’e söyleyin…
Yunanistan da Osmanlının…
Balkanlar da…
Mısır da…
Suriye de…
İran da…
Yemen de…
Bir zahmet onlara da baksın…
Gitsin gene Viyana kapılarına dayansın…
Bulgarlardan haraç, Sırplardan kelle istesin…
Baltacı Mehmet Paşa’nın Rus Çariçesi Katerina ile çadır macerasının hesabını bir de o sorsun!
Osmanlı Hanedanının son mirasçısı…
Boşuna mı da şimdi bizim vakıf aslanı “Kıbrıs’ın yüzde otuzu, kapalı Maraş’ın ise tamamı Osmanlı mirasıdır, bizimdir” diyor?
Diyor ama yanılıyor…
Bilmem kulağını çekti mi Tayyip?
Ne yüzde otuzu?
Ne demek yalnız kapalı Maraş?
Tamamı bayım…
Tamamı Osmanlının…
Sizin!
***
Görüyorsunuz işte vaziyeti…
Denizler ha patladı, ha patlayacak…
Ama siz hala haklı ve haksızı ayırt etmeden “barış ve diyalogla çözülür” diye, suya sabuna dokunmadan durumu idare ediyorsunuz…
Size de Fatih Sultan Mehmet Han virüsü mü bulaştı yoksa?
(27 Ağustos 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlnamıştır)