İnsanların midesi kalmadı mı bu topraklarda?

Soldan sağa: Ersin Tatar, 22 Ocak linççisi Mehmet İpek ve TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay

Faize Özdemirciler – İçimdeki kadın artık küfürden öte söz bulmakta zorlanıyor, kadının ağzına yakıştırmadıkları ne kadar küfür varsa, hepsini de önce ağzının bağbozumunda toplamak, sonra da gelişigüzel ortalığa püskürtmek istiyor…

İçimdeki kadın, yazı’dan firar ederek bir daha söz’e dönmemecesine şarkılara sığınmak ve Hüzzam hariç hiçbir makamın önünde saygıyla eğilmeyeceğini son bir kere daha beyan edip bundan sonraki ömrünü firari bir ses olarak geçirebileceğini bile düşünüyor…

İçimdeki kadın, ne ev istiyor artık, ne balkon, ne sabah sefası, ne sardunya. Ada da istemiyor, sadece bir oda, penceresi mezarlığa baksa da kabulüdür hatta…

İçimdeki kadın, gecekulüplerinde yaşanan şaibeli kadın ölümlerini, intiharları, uyuşturucu sebebiyle genç yaşta yitirdiğimiz canları, ya da duvarlara yazılar yazıp da yakalanan veya yakalanmayan anarşist gençleri “su testisi su yolunda kırılır/kırılacak” diyerek anlamsız kılan akıl daneleriyle ne karşılaşmak istiyor, ne de onlarla aynı havayı solumak…

İçimdeki kadın, bir baltaya sap olmak dışında bir hedefleri olmayan kadınlarla ve erkeklerle hiç ama hiç ilgilenmiyor, çünkü onun gönlünde balta olmayı da sap olmayı da reddedenler yatıyor, çünkü o orman yanarken susan ağaç olmayı sindiremiyor…

İçimdeki kadın, firar etmeyi düşünse, inzivayı aklından geçirse bile, firardan ve o büyük suskunluktan önce, ruhlarını akıllarını fikirlerini insanlıklarını haysiyetlerini ve şahsiyetlerini satan ama bedenlerini satmadıkları için, orospu sıfatıyla anılmayan ve fakat sapına kadar orospu olan siyasetçileri veya gazetecileri yazmak istemiyor artık…

İçinden gelmiyor içimdeki kadının…

İçinden gelmeyen başka şeyler de var ama bunları yazmak da içinden gelmiyor…

22 Ocak’ta “Afrika”yı taşlayan güruhu seyrederken Madımak’ı hatırladığını yazan gazeteci bayların ve bayanların, çok kısa bir süre sonra saldırının azmettiricileri “sayın faşistler”le televizyonlarda nasıl muhabbet bağına girdiklerini haçana bir yazsın mesela…

22 Ocak’ın kirli sessizliğini haçana bir?..

Sadece kendileriyle fotoğraf çektirme tokalaşma ve tokuşma yarışına giren sağcıların değil, mahkeme tarafından 6 ay hapse mahkûm edildikleri halde, onları, cezalarını tamamlamadan “iyi hal”den tahliye eden 4’lü hükümetin liberallerinin de muazzam katkılarıyla itibarı yükselen yerleşik faşistler şimdilerde vatandaşlık dağıtıyorlar…

KKTC vatandaşlığı almakta zorlanan yerleşikler CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’dan ya da Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay’dan ‘yardım’ istemiyorlar artık, 22 Ocak saldırısından sonra doğru adresi keşfettiler, “Afrika” lincinin öncülerinden Ak Hataylılar Derneği Başkanı Mehmet İpek’ten yardım istiyorlar…

Şaşırmak serbesttir elbette ama bu rezillik şaşırtıcı değil kusturucudur…

Faşistlerin yüzüne kusmak devrimci bir eylem değil midir?

Öyleyse ne duruyorsunuz hâlâ, haydi meydanlara, kusmaya…

Kalemlerin bile midesi var da, insanların midesi kalmadı mı bu topraklarda?

(15 Mart 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author