Biz yıkamadık perdeyi, onlar viran eylediler ülkemizi

Faize Özdemirciler – Ne çok örteni örtücüsü örtüsü varmış rejimin, ne çok!..

Çok çaba harcıyorlar, helak oluyorlar. Yine de olmuyor. Bir tarafını örtseler, diğer tarafı açık kalıyor. Başını örtseler kıçı açık kalıyor, kıçını örtseler kolları, kollarını örtseler bacakları…

Sesini örtseler, duymasak yapılan konuşmaları, kurulan cümleleri, devrilen çamları; vandallığını örtseler, toplasalar atılan taşları, hızla tamir etseler kırılan camları; silseler bütün kayıtları, yırtsalar bütün fotoğrafları; bu sefer de kokusu çıkıyor…

Bağırsak da bağırmasak da, bir başka ülkenin kalınbağırsağına dönüşmüş yarıbuçuk bir ülkemiz var, buna bir de bizim kalınbağırsağımızı, bir de bizim yediğimiz haltları ekleyince, işgalcinin haltlarıyla işgal edilenlerin haltları birbirine karışınca, ortalığı resmen bok götürüyor…

Nihayette kalınbağırsaklarla haltlar kardeştirler ve bütün dillerde aynı kötü kokuları saçarlar…

Pis kokularla pis korkular başabaş gidiyor, bu sefil garnizonda…

Birikmiş kokuların önünü ne başaklı ne güvercinli ne güneşli, ne yeşil, ne mavi, ne turuncu, ne kırmızı, ne yerli ne yerleşik, hiçbir örtü kesemiyor…

Sağlı sollu örtücüler ne yapacaklarını bilemedikleri kokuyu, bayraklara sarıp, parti amblemleriyle ve çokkültürlülük safsatalarıyla sarmalasalar da, olmuyor…

Çünkü örtüler, örttükleri şeyin kokusunu alırlar, örttükleri şeyin kokusu siner üstlerine ve kaçamazlar, çok fena kokarlar günün sonunda…

Korktunuz ve örttünüz, örttünüz ve koktunuz, örttükçe korktunuz, korktukça örttünüz ve şimdi çok kötü kokuyorsunuz…

Duruma göre “halkların kardeşliği” diyerek yürüdünüz, kapalı kapıların ardındaki yararlı temaslarda ise halk düşmanlarıyla haltların kalleşliğinde buluştunuz…

Siz kimsiniz ama, bu ülkenin neyisiniz, bu ülkede necisiniz?

Platformlar mezarlığına dönmüş bir mandradayız hep birlikte…

Ampul Ankara’da idare lambacıkları Lefkoşadadır…

İdare lambacıkları sadece güneş değil, aynı zamanda güvercindir, başaktır..

Bir hafta önce Mağusa’da “Love Erdoğan” afişlerini karaladıkları iddiasıyla sabahın köründe gençleri pijamalarıyla evlerinden alıp götüren ve 7 saat boyunca sorgulayan zihniyet, 22 Ocak 2018’de “Afrika”nın üstüne saldırttıkları faşistlere meclisin damında Osmanlı bayrağı sallattıran zihniyet değil miydi?

Bu aynı zamanda, 2021 Mart’ında TBMM’de insan hakları savunucusu HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu namaz kılarken yaka paça gözaltına alan zihniyet değil miydi?

Kendi filmlerini çektiler ve adına da “Bir zamanlar Kıbrıs” dediler, biz hiç doğmadık yaşamadık ölmedik sanki bu yerde…

Neyin propagandasını yapmak üzere çekildiğini bildiğiniz halde, karşı çıktığınız şey filmin kendisi değil, “salgın” koşullarında 400 kişilik galanın yapılması oldu sadece…

Yine örtüyorsunuz…

Oysa sinema faşist Erdoğan rejiminin elinde bir tür psikolojik propaganda aygıtına dönüşeli çok oldu… Türkiye tarihi Dirilişlerle Ertuğrullarla yeniden yazıldı, Türkiye toplumu dizilerle uyutuldu ve dönüştü. Kıbrıs’ın tarihi de “Ankaralı” kurtarıcılarla yeniden yazılıyor şimdi, Kıbrıs’ın kuzeyinde hayalini kurdukları büyük dönüşümün son hamleleridir bunlar…

Kısacası şudur:

Biz yıkamadık perdeyi, onlar viran eylediler ülkemizi…

(1 Nisan 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author