Faize Özemirciler – “Sonra bir devrim olacak. Acıklı bir koşuşma, kaçan, kovalayan, ah zafer. Devrimden sonra herşey gene eskisi gibi olacak. Herşey tıpkı devrimden önce olduğu gibi olacak, yalnızca genç öğrenci ölecek, ah ölüm, ah şiir. Her pis iş yeryüzünde eskisi gibi pis kalacak, ah pis pislik. Ah dolandırıcılık, ah kalleşlik.”
William Saroyan
*
Saroyan’ın “Ah Hayat Ah Ölüm Ah Herşey” isimli öyküsünü henüz okumamış, ah’ların yerinden yurdundan edilmiş insanların ortak ünlemi olduğunu anlamamıştım. Belki de anlamak istememiştim, ya da anladığım halde anlamazlıktan gelmiştim. Çünkü “devrimden sonra herşey eskisi gibi olacak sadece ölenler öldükleriyle kalacaklar” diyenleri ayıplarlardı benim gençliğimde, bu tarz sözleri umut kırıcı sayarlardı, çünkü umutsuzluk öldürürdü ve en son umut ölürdü…
İçimde, adeta çocuklar dağsız kalmasın diye sessiz duran, avazına mukayyet olup çekilmeyen bir Ahh vardı yıllar önce. O Ahh çoktan çekildi, yıkılmadı dağlar ama farkında olmasalar da dağsız kaldı çocuklar…
Bir yanda demografik bozgun, bir yanda demokratik bozgun, bir yanda pandemi, bir yanda ekonomi, bir yanda da işgalin her renkten meşhur örtücüleri…
İşgal dememek için ekonomik kriz diyorlar, ekonomik kriz dememek için pandemi diyorlar…
Sayelerinde döviz kurlarını hesaplamakla, çarpmakla, bölmekle geçiyor hayat, üstümüzden bir buldozer gibi geçiyor hayat insanlığımızı parçalayarak…
Şair Cummings “İlel-ebet Ülkesi”nde “Ekonomik güvenirlik bir neme ne bahanedir, kullanılır öncelikle o bönce heriflerce kıçı koymak için gövdenin yerine” diyordu…
Ah, neden ekonomik kriz dedikleri şeye eşlik eden haysiyet krizini, şahsiyet krizini görmüyorlar!
Ekonomik güvence derdine ve ekonomik kaygılara eşlik eden öne eğilmiş başları, faşistlere sunulan saygıları, kıt akıllı yobazlar karşısındaki esas duruşları, uygun adım marşları, ağızlardan sarkan sahte elhamdülillahları, hayırsız cumaları görmüyorlar, neden ah!
Yağ kokusu geliyor ülkenin solundan, eski bir kan kokusu dirilmeye mahana arıyor memleketin sağında, ortada ekonomik kriz var, salgın var, karnındaki teller yetmemiş, bir de kendi içinde tellerle çevrelenmiş, şurasına girilemeyen, burasında fotoğraf çekilemeyen bu toprak parçasını asgari ülkeye dönüştüren askeri bölgeleri var…
Ah “böyle davranmaya mecburuz” diyenler, ah siz…
Mecburlar cehennemine döndü ülke sayenizde…
Adaletsiz olmak zorunda kalanlar adaletsiz değil mi? İnsan, olmak istediği şey değil olduğu şey değil mi? İnsan yapmak istedikleri değil, yaptıkları değil mi?
Ah, geçmişin kanlı zamanlarını hortlatmaya heves eden alçak senaristler, nefretin ve kinin efendilerinin emrine girmiş zavallı sinema, ah tarih olamayan anılar, ah hüzün, ah ölüm, ah hayat, ah her şey!
Olanı biteni açıklayacak en kısa cümle:
-Bir ülke onu sevmeyenlerin eline düşmeyegörsün, ah!..
(14 Nisan 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)