Ne hoş geldik bu üvey vatana, ne de hoş bulduk

Faize Özdemirciler – Elimizi verdik kolumuzu istediler. Bir kolumuzu verdik öbürünü de istediler. Ne istedilerse verdik. İsteyerek verdik, hiç acımadan, sonuçlarını öngöremeden, verdiğimiz şeyin kıymetini bilmeden.

Ver Allah ver, ne onlar istemekten utandı, ne biz vermekten; ne onlar istemekten yoruldu, ne biz vermekten…

Ver Allah ver, verecek bir şey kalmayana dek…

Ülkemiz ana vatanımız değil, üvey vatanımızdı sanki, böyle bir yurdunu başkalarına vermek, böyle bir yurdunu sevmemek, görülmemiştir, öyle böyle değil, aklın sınırlarını zorlayan dünyada benzerine rastlanamayacak bir cömertlikle…

Dünümüzü verdik, bugünümüzü verdik, yarınımızı verdik, verecek bir şey kalmadı yarını da verince… Ya Allahımız vardır biz yokuz, ya Allahımız da yoktur biz de yokuz, hiç farketmez, paşaların bizi soktuğu Türklük sınavından yıldızlı pek iyi ile geçtik sonuçta…

İmamlar tarafından sokulduğumuz sınavdayız artık, şimdi de, Müslümanlığımız sınanmakta, elhamdilillah bu sınavdan da yıldızlı pek iyi ile geçecek potansiyel bizde fazlasıyla mevcut…

Türkiye’nin canına okuyan, Türkiye’nin ruhunu öldüren, Türkiye’yi rayından çıkarıp yüz yıllar öncesine taşıyan gassallarla başbaşayız…

Yıllar öncesinden başladılar, önce camilerde çocuklara Kuran kursu verilsin mi verilmesin mi, bunu tartıştırdılar bize. Suni ve Sünni talepler yarattılar, açtıkları İmam Hatip Lisesi’nin kurdelesini de bize kestirdiler. Daha ne yapsınlar, daha ne yapalım!

Hatırlayacaksınız, eskiden konuşan Kıbrıslı imamlar vardı, onlar da çekip gittiler.

Kıbrıs’ın ünlü imamı Ahmet Gürses, konuşmalarında laik eğitime vurgu yapıyor ve kız çocuklarının küçük yaşta başlarının örtünüp camiye götürülmesini doğru bulmadığını söyleyebiliyordu yıllar önce mesela…

Türkiye’yi cehenneme döndüren o “AK” ama “KARA” zihniyetin anladığı dayattığı şekilde bir Müslümanlığa ve laikliğe ihtiyacımız olmadığını söyleyecek Kıbrıslı bir imam yok artık memlekette…

Ama haklarını teslim edelim yine de.

Baksanıza memlekete, cellâdına âşık kurbanlar sayesinde canı gönülden müstemleke…

Eskiden “her çocuk dinsiz doğar, aile içinde dini yaşayarak öğrenir, hayatının ilerleyen yıllarında da, kendi tercihini yapar” diyecek kadar cesaretliydik…

“Erken yaşta verilen din eğitimi çocuk istismarıdır” diyecek kadar cesaretimiz vardı eskiden.

Artık yok, kalmadı, öcüler korkuttu bizi…

Bunları söyleyenleri dindarları ötekileştirmekle suçlayanlar da oldu zamanında ama bu konuya girmeyelim şimdi…

Velhasıl, hoşgörü gerekçesiyle dinciliğin boy vermesine sessiz kalmakla bu ülkeye en büyük kötülüğü yaptık. Bir gün uyanıp da “burası neresi” diye soracağımız günler yıllarca “geliyorum” diye bağırıp durdu. İşte şimdi o “geliyorum” diye bağıran günlere geldik…

Ülkemiz ana vatanımız değil, üvey vatanımızdı nasılsa, ne hoş geldik bu üvey vatana, ne de hoş bulduk…

(22 Nisan 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author