
Faize Özdemirciler – Sol/uya Sol/uya geldik bu günlere, uyuya uyuya uyduk şeytanlara. Şölene gider gibi yürüdük ölüme. Sahte baharların fink attığı meydanlardan kalktı cenaze, okundu sela, silâhları başkaları kurdu tetiği biz çektik. Evet, sonra sustu silâhlar ve fakat barışın işareti değil, tepeden tırnağa çürümenin habercisiydi nicedir memleketi saran kirli sessizlik…
Sol/uya Sol/uya geldik dayandık bu son limana, emirlere uya uya geçtik yararlı ve gizli temaslardan, gazinolardan garnizonlara sol/uya sol/uya yürüdük, en yurtsever vaatlerimizde bir yaltaklanma arzusu vardı, veresiye satın aldığımız umutlarda hep müebbet bir sürünceme…
Son bir kere daha kurdular tezgâhı, bu sefer çok kısa sürdü masa(l), masanın kurulmasıyla çökmesi, masalın başlamasıyla bitmesi bir oldu…
Sağlı sollu Cenevre’ye gittiler, şip şak taktılar fişi bitirdiler işi, ne Cenevre onları gördü, ne de onlar Cenevre’yi gördüler, soluya soluya gittiler, uluya uluya döndüler…
Sadece bilenler değil, bilmeyenler de biliyordu aslında Cenevre’ye niçin gidildiğini, amaç hasıl oldu, amacın ne olduğunu sadece bilenler değil, bilmeyenler de biliyordu…
Ankara’daki faşist diktatörlüğün temsilcileri aylarca iki devletli çözüme karşı olan kesimlere küfrederek hakaret ederek tehditler savurarak gözümüzün önünde hazırlandılar bu yolculuğa…
Gittiler, yediler içtiler, döndüler. Sağımız Lefkoşe’ye solumuz Lefkoşa’ya döndüğünü sanıyor olabilir, ama ne fayda, döndükleri yer ne Lefkoşe’dir ne de Lefkoşa, döndükleri yer, Kıbrıslıtürklerin Türkiye tarafından rehine olarak tutuldukları tel örgülerle çevrelenmiş bir adet mandradır oysa…
Sağımızda bir muzaffer hava, solumuzda salya sümük bir ağlama sızlanma…
Ersin Tatar görevini yerine getirmenin gururu içinde bir kukla gibi çarpılmış mimikleriyle çıktı karşımıza basın toplantısında ve dedi ki:
“Rum Kesimi’nin amacı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı ve Kıbrıslı Türklerin buna yama edilmesidir. Eski şartlarda masaya oturmamız ve resmi görüşmelere başlamamızın anlamı olmaz.”
Mevlüt Çavuşoğlu, kuklasının performansından memnun kuklacı edasında konuştu ve dedi ki:
“Rum liderliği Maraş ile Ercan’ın BM ve Mağusa Limanı’nın da AB gözetiminde açılmasını önerdi, biz reddedik! KKTC’nin egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözüm önerisine destek vermeye devam edeceğiz. KKTC’nin bağımsızlığı, egemenliği ve eşitliği konusunda ödün vermeyeceğiz. KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’a kararlı duruşu ve liderliği için teşekkür ediyorum”…
CTP’den ve TDP’den yükselen cümlelerde tezgâhın asıl öznesinin adı hiç geçmedi yine…
Bir yandan Tatar’a “Türkiye’nin papağanı” dediler, onu “Kendi halkının varlığını tehlikeye atan bir Cumhurbaşkanı olmakla” suçladılar, bir yandan da Tatar’ı “Geç kalmadan önerileri gözden geçirmeye, Kıbrıslı Türkleri karanlığa mahkûm edecek maceracı yaklaşımlarına son vermeye” davet ettiler…
Meclisteki muhalefet bu memlekete kimlerin hükmettiğini hâlâ bilmiyorsa, kimlerin bu ülkeyi karanlığa mahkûm ettiğini anlamadıysa, kimleri eleştiremediğine baksın…
Cevap oradadır, dillerinin altında…
(30 Nisan 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)