
Şener Levent – Merak ediyorum…
Bugüne dek Türkiye’yi çözümsüzlükçü diye hiç suçlamamış olanlar, hala Tayyip Erdoğan’a hiç laf etmemiş olanlar, şimdi ne derler acaba?
Bilirim ancak…
İki devlet fikrinin Erdoğan’a ait olduğunu bile bile yine bir şey söylemeyecekler ona…
Bunun hesabını yine ona sormayacaklar…
Ya kime soracaklar?
Ersin Tatar’a!
Sanki Tatar istemiş ve Erdoğan da ona uymuş gibi davranmayı tercih edecekler…
Uşağı tokatlamak serbest…
Efendisine dokunmak yasak!
Sanırım Mustafa Akıncı’ya “ahmak” diyen Devlet Bahçeli değil de Tayyip Erdoğan olsa, ona da bir şey demezlerdi…
Bahçeli’ye kükredikleri gibi ona kükreyemezlerdi…
Anayasa Mahkememize yapılan tecavüz sırasında gördük…
Erdoğan’ı pek incitmemeye çalışarak, hatta yayınladıkları bildirilerde onun adını kullanmamaya özen göstererek cılız bir ses çıkardılar…
Erdoğan’a “Sayın Erdoğan” diyorlar hala…
Bahçeli’ye “Sayın Bahçeli” demiyorlar…
Köpek diyenler bile var!
***
Gelmiş geçmiş tüm liderlerimizden hiçbiri Türkiye’yi Kıbrıs’ta çözümsüzlükle suçlamadı şimdiye dek…
Hepsi de Türkiye’yi çözüm isteyen taraf olarak gösterdi…
Mustafa Akıncı da dahil…
Çözümsüzlükle Rum tarafını suçladılar hep…
Oysa Türkiye hiçbir zaman bu adada 1974’ten sonra çözüm istemedi…
Kendileri de kaç kere itiraf ettiler bunu zaten…
“Çözümsüzlük çözümdür” dediler…
Annan Planında da niyetleri çözüm değildi…
Bunu da itiraf ettiler ya…
Referandumdan önce ciddi anketler yapmışlar güneyde…
Rum toplumunun ezici çoğunluğunun hayır diyeceğinden emin olmuşlar…
Ve ancak ondan sonra evet demişler…
***
47 yıldan beri “çözümsüzlük çözümdür” politikasını sürdüren Türkiye yeni bir uygulamaya koydu bunu şimdi…
Herşeye el koydu toplumumuzda…
Fuat Oktay’a “Kıbrıs Valisi” diyebilirsiniz rahatlıkla…
Bütün işlerimize o bakıyor…
En basit olaylar bile artık onun masasından geçiyor…
Üç konu var o masada şimdi:
Başkanlık sistemi…
Adalet Bakanlığı…
Ve seçim barajının %10’a çıkarılması…
Artık hükümeti bir daha muhalefete hiç kaptırmayacaklar gibi hareket ediyorlar…
Yalnız hükümeti değil…
Sarayı da…
***
Ama deyin ki muhalefet bir mucize ile yine yönetime geldi…
Ne olacak?
BM’ye bir mektup göndererek, “Biz Cenevre’deki iki devlet önerimizi geri çektik… Federasyon isteriz” diyebilecek mi?
Yani Tayyip Erdoğan’ı çiğneyerek bunu yapabilecek mi?
Hiç sanmam!
Bunu yapabilmesi için Erdoğan ile ciddi bir çatışmayı göze alması lazım…
Ben bunu göze alacak bir muhalefet göremiyorum burda…
Anlayacağınız, Tatar’ın Cenevre’de ortaya koyduğu iki devlet tezi kolay kolay ortadan kaldırılabilecek gibi görünmüyor…
***
Ve işte size bir soru daha…
Deyin ki Güvenlik Konseyi toplandı ve KKTC’yi tanıdı…
Buna sevinmeyip karşı çıkacak kaç kişi var aramızda?
“Hayır olmaz, olamaz… Biz ayrı devlet değil, federasyon isteriz” diyecek olan kaç kişi?
Bence KKTC’nin ilanındaki gibi bir gün olur o gün…
Milli bayram ilan edilir…
Halk Sarayönü’ne yığılır…
Coşkuyla kutlanır…
Beş-on kişiden başka karşı çıkan da olmaz…
***
Neyse, bunlar fantastik şeyler…
Bazı meseleleri daha iyi anlayasınız diye yazdım…
Kimin samimi olduğunu…
Kimin olmadığını…
Tayyip Erdoğan’ı hiç suçlamadan Cenevre’de olup bitenleri eleştirecek ve Ersin Tatar’a verip veriştirecek olanlara bakmayın…
Bizi bu duruma düşüren Türkiye’ye laf var mı, ona bakın…
Cenevre’den aydınlık değil, karanlık çıktı…
Ama bir yararı var yine de…
Maskeleri düşürecek…
Pandemi maskeleri bile gizlenmek için işe yaramayacak…
(30 Nisan 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)