Dama çıkmasını meğer polis söylemiş

Şener Levent – Yaz mevsiminin kokuları odalarınızı sararken kaygılı sabahlara uyanıyor, yüzünüzü soğuk sularla yıkıyor, aynaya bakıyorsunuz…

Ruhunuzda fırtınalar kopuyor…

Ruhunuz darmadağın…

Ruhunuz hep kurtulmayı hayal eden, ama bir türlü kurtulamayan bir tutsağın ruhu!

Hap ve ilaçlarla atlatamayacağınızı düşündüğünüz bunalım ve depresyonlar biriktirdiniz…

Bunalımlarınızda yalnız toplum ve memleket değil, aşk da var…

Sevmek ve sevilmek de var…

Bireysel mutluluklarınızı toplumsal yaralarla örtmeye çalışmak işe yaramıyor…

Küfretmekten ve nefret ettiğiniz bir figürü alay konusu yapmaktan ve de bir meydanda slogan atmaktan başka elinizden bir şey gelmiyorsa, şeytanın bir parmağı olmalı mutlaka bunda…

Ama bütün kabahati o şeytana yüklemekle rahatlayamazsınız…

Bir daha bakın aynaya…

Bir daha sorun:

-Yüzüne tükürülmeyecek kaç kişi kaldı?

Bastırılmış bir isyanınız varsa, başkası bastırmadı onu, siz bastırdınız…

Sizi yığınlarla tutup hücrelere tıkmadan bastırdınız isyanınızı…

Tanklar yürümedi üstünüze…

Polis gösterilerinize ateş açmadı…

Size hakaret ettiler, sizi aşağıladılar, küfrettiler diye mi üzülüyorsunuz?

Sizi biz kurtardık derler diye mi kızıyorsunuz?

Ne beklerdiniz?

İltifat mı?

Sevinin size “Rumcu” dedikleri için…

“Vatan haini” dedikleri için teşekkür edin…

Bir hırsızdan…

Bir yalakadan…

Ruhunu şeytana satan birinden duyduğunuz bu sözler asıl iltifat olmalı sizin için…

Ahmak bir adamdan ahmak hakareti duymak güldürmeli sizi…

Bu rezil kepaze düzende hala “vatan haini” diye yaftalanmadıysanız, demek sizde bir eksiklik var…

***

Ben aştım kendimi dersiniz, ama aşamadınız…

Hala “adımı yazmayın” diyorsunuz bana…

Korkularınızı aşamadınız!

“Kazanılmış haklarınız” var sizin…

Sahi nasıl kazandınız o haklarınızı?

İşgalcimiz bahşetmedi mi size?

İşgalci, memur yazar her zaman aydın takımı işgal ettiği yerde…

Sus payı…

Kaybetmekten korktuğunuz gelirleriniz var…

Gelecek endişelerinizi aşamadınız…

Kurdukları memur düzeninde yapmak istemediklerinizi yaptırıyorlar size…

Olmayan bir devletin maaşlarla susturulan tutsaklarsınız…

Kullanmanızı yasakladıkları sakıncalı sözler var hayatınızda…

Bildiğiniz sırları ifşa edecek cesaretiniz yok…

Ben yazarım…

Ama tanık diye çağırsam gelmezsiniz mahkemeye…

***

Bunalım ve depresyonlarınız yaz günlerine hiç yakışmıyor…

İşte bulutsuz masmavi bir gökyüzü…

Ama ruhunuz kara bulutlarla dolu…

Bunalımlarınız bir zamanlar Osmanlıya karşı savaşmak için Yunan dağlarına giden ve orada hastalanarak ölen şair Lord Byron’un bunalımlarına hiç benzemiyor…

İspanya’yı kurtarmaya gidenler aşk ve devrim şarkıları söyleyerek gittiler…

Bir vakitler Türkiye’den Filistin Kurtuluş Ordusu’na giderek gerilla eğitimi alan devrimciler, bir devrim için canlarını verdiler…

Bizim yurdumuz…

İşgal altındaki yurdumuz…

Bölünmüş yurdumuz…

Başkaldırıya muhtaç…

Nasıl ama?

Nasıl?

Kurtuluş reçeteleri sunanların reçetelerinde neden işgalciden kuruluş yok?

Para mı lazım bize en çok?

Yoksa özgürlük mü?

İşgalci parayı verirse para var…

İşgalci özgürlük verirse özgürlük var!

***

Meclis damına çıkıp fetih bayrağı açan kahramanımız nerde, ne alemde?

Umarım sıhhat ve afiyettedir!

Bana anlatılanları size de anlatayım…

Meğer o dama çıkıp bu bayrağı açmasını polis söylemiş ona…

-Bunu yaparsan Tayyip Erdoğan kahraman ilan edecek seni, demiş ona…

Yakın çevresine kendisi anlatmış bunu…

-Ben o dama nasıl çıkılacağını bile bilmiyordum… Onu da polis söyledi, demiş…

Ne işler bakın…

İnanmazsınız değil mi?

Biz 22 Ocak 2018 yeni bir milattır diyoruz da inanmıyorsunuz…

Cenevre’den sonra inandınız mı şimdi?

Hem hele durun bakalım…

Daha bitmedi…

(1 Nisan 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author