
Faize Özdemirciler – Kurtarma operasyonu mazide kaldı, nicedir, bir kurutma operasyonundan geçiyoruz, sadece dallarımızı yapraklarımızı değil köklerimizi de, sadece çiçeklerimizi değil vicdanlarımızı yüreklerimizi de kurutan…
Yanlış adreslere postalanmış birer mektup gibiyiz Lefkoşa’da, Girne’de, Mağusa’da…
Ölü cumhuriyetler sarkıyor paçalarımızdan, bir yandan sözümona birleşik Kıbrıs istiyoruz, bir yandan da birleşmeyi yamalanma sayıyoruz, barikatlar küfür gibi duruyor oysa kasabaların ağzında…
Yanlış yerlere yöneltilmiş birer silâh, yanlış yerlerde yara açmış birer kurşunuz adeta…
Aramakla değil, bulduğunu sanmakla heba edilmiş ömürlerin yüce sahipleriyiz aynı zamanda…
Tarihin işbirlikçileri olduğumuz sürece, meccani yaşama hakkımız var avlananla avlayanın birbirine karıştığı bu sefil ormanda. Sömürgecilere laf etmediğimiz sürece beleş yaşama hakkımız var cellâtlarla kurbanların zaman zaman yer değiştirdiği dünyada…
Çok yararlı, çok milli, çok general, çok imam, çok derin, her neyse işte, çok Ankara’yız artık Kıbrıs’ta.
Ama çok Ankara iken, azacık Lefkoşa’yız, içine girilmez Girne’yiz, ya da şeytana satacak kadar bile ruhu kalmamış Mağusa…
Mevsimi geçti artık, ah da “Manamu”yuz artık buralarda!
Sahte umutların gerçek diye satıldığı ve alıcı bulduğu meydanlar geliyor aklıma…
Eksiktik ve eksiğiz bu coğrafyada, fazlaydık ve fazlayız; devrilememiş varil, delinememiş kum torbası, kurşunu herşeye rağmen tükenmese de suya yazar gibi yazan birer kalem işte…
Kimseyi etkilemeyen bir son dakika haberi, hayatın mecrasını değiştirmeye muktedir olamayan bir şok açıklama, kimsede heyecan uyandırmayan bir bakanlar kurulu kararı vesaire…
Bu kurutma operasyonu tamamlandıktan sonra, kalakalacağız öyle ortada, kalp kapakçıkları bir daha açılmamak üzere kapanmış “sol” gibi, sindirim sistemi bozulmuş bir orduyla tepemizde…
Bir tarafımız gemisini kurtardıkça batan kaptan; öteki tarafımız, ölü geçirildiği operasyonda sıcak saatler yaşayan, delirmenin ortasında mimarsız ve doktorsuz kalan Şair…
Şuramızda, adı konmamış işgale eşlik eden haritasının yırtık olmasını hiç dert etmeyen ölümcül bir rehavet; buramızda Filistin’in tırtıklana tırtıklana İsrail tarafından yutulan haritasından bihaber bir sürü barışsever ve iyiniyetli insan…
Şuramız, yakılmış yıkılmış Kürt köylerinden bihaber Lefkoşa, buramız Kürtleri katlede katlede bitiremediği halde, Filistinlileri katleden İsrail’i kınayan Ankara…
Bir yanımız küfreder saldırgan ve işgalci İsrail devletine, Filistin’le başlayan cümlelerimizin başında genelde bir “ama”, devamında ise hep o utanç verici “Pis Araplar da rahat durmazlar” sözü, hep o kendini allamei cihan zanneden Kıbrıslı havası…
Oysa “Kimlik Kartı” adlı şiirinde “Kaydet!” diyor Mahmud Derviş, “Kaydet! Arabım!/ Adım var yalnız, yoktur soyadım/ Öfkeden köpürerek yaşayan en sabırlı insanıyım bu diyarın/ Zamanın doğuşundan selvilerden, zeytinlerden/ otların yeşermesinden/ daha eskiye uzanır köklerim/ Kaydet! Arabım!/ Adım var yalnız, yoktur soyadım…
(19 Mayıs 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)