
Faize Özdemirciler – Kendi ülkelerini yarım işgalcilerini bütün isterler.
Türkiye’deki laik antiampulcülerin “Ecevit, Atatürk’ten sonra Türkiye’ye toprak kazandıran tek liderdi” diye övündüklerini duyarlar, “Toprak kazanmak” demek, “kan döktük aldık, geri vermeyiz” demektir, bilirler; ama bir başka ülkenin kendi ülkelerinden toprak kazanmış olmasını kayıp saymazlar, umursamazlar, hatta garip bir biçimde bunu zafer sayarlar ve kaybedilen toprakların şerefine kutlama yapmayı ayıp saymazlar…
Diktatör Erdoğan teşrif edecekmiş 20 Temmuz’da buralara, insansız hava araçlarından söz ediyor, saldırılara nasıl cevap vereceğini anlatıyor, tehditler savuruyor, bunu duyarlar ama cevap vermezler.
Ersan Saner’e “Kıbrıs senin babanın çiftliği değildir” derler, Erdoğan’a demezler.
Ersin Tatar’a “Diktatörlüğe heves ediyorsun” derler ama Erdoğan’a “diktatör” demezler.
Barış, başı kesilmiş bir güvercine dönüştüğünden, sağın barışıyla solun barışı arasında fark kalmadığından ses çıkmaz kimseden…
Onlar zaten bitişik değil, birleşik Kıbrıs isterler…
Birleşik başka bitişik başka…
Birleşik’te barikat vardır, kimlik kontrolü vardır, iki ayrı devletin mührü vardır, iki devlet bir ada bir de ara vardır.
Bitişik’te bunların hiçbiri yoktur, ara da yoktur, sadece ada vardır…
Gelin görün ki, bu kirli rejimin avanta(j)larıyla semirenlerin seçmekten ve seçilmekten başka dertleri yoktur.
Kıbrıs’ı yarım Türkiye’yi bütün isterler, o yarım Kıbrıs’ın da Türkiye’den gelen para babalarına ve asimilasyonun silahı olarak kullanılan taşıma nüfusa hibe edilmesine ses etmezler.
Çünkü onlar tarihle bitişik, coğrafyadan ayrıdırlar, ya Kıbrıslı Türktürler, ya Kıbrıs Türkü, ya da Türk Kıbrıslıdırlar, Kıbrıslı değiller…
İsrail’in Filistin topraklarında işgalci olduğunu söylerler, ama İsrail Filistin topraklarından çıkmıyorsa, Türkiye de Kıbrıs’tan çıkmıyor, bunu görmezler.
İsrail devletinin Filistinlileri evlerinden kovup oralara İsraillileri yerleştirmesine, onları silahlandırmasına kızarlar, Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyine doldurduğu yerleşik nüfusa bir şey demezler.
İsrail devletinin işgal ettiği yerler için “bu topraklar bize Tanrı tarafından vadedilmiştir” demesine kızarlar, Türkiye devletinin “kanla aldık vermeyiz” demesini alkışlarlar…
Türkiye bölünecek diye ödleri kopar, milyonlarca Kürdün bir devleti olmasını istemezler, Türkiye’nin dışında bir Kürt devleti kurulmasını bile Türkiye Devleti açısından ‘beka’ sorunu olarak görürler ve Erdoğan’ın cihatçılarla bir olup Suriye’nin topraklarını işgal etmesini alkışlarlar. Sağlı sollu biraz AKP, biraz da CHP’dirler… (Ne berbat bir sentez!!!)
Kendileri için kullanacakları akılları yoktur ama Kürtlere akıl vermeye geldi mi fena coşarlar…
Türkiye’deki Kürtlere derler ki; “Türkiye Cumhuriyeti’nden ayrılıp da ne yapacaksınız, akıl işi midir Türkiye’nin tamamından vazgeçip bir bölgeye sıkışmak?”
Ah evet, kuşkusuz akıl işi değildir dağlara çekilip denizlerden, Diyarbakır’a tıkılıp İstanbul’dan feragat etmek…
İyi güzel de a ikigözüm, sen çok mu akıllı bir iş yaptın Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kopmakla, Baf’tan, Leymosun’dan, Larnaka’dan feragat ederek Kıbrıs’ın kuzeyine sıkışıp kalmakla?
Üstelik sıkıştığımız yer bir kalınbağırsak, bağırsak da olur bağırmasak da, o kadar ki, bir deli sifonu çekse, boğulup gideceğiz bokumuzda..
(21 Mayıs 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)