
Faize Özdemirciler – Korkunun ecele nasıl faydası olmadığını/olamayacağını kanıtlayan, rötarlı gerçeklerin başımızın üstünden uçup yere çakıldığı günlerden geçiyoruz…
Zamanında açıklanmayan gerçeklerin, oyunları bozamayacağının, tuzakları berhava edemeyeceğinin kanıtlandığı günlerden geçiyoruz…
Zamanında açıklanmayan gerçeklerin atı (ç)alıp Lefkoşa’yı geçenlere yaradığı günlerden…
İşgalci garantör kırk senelik federasyon tezinden iki devletli çözüme zıplamış, kapalı Maraş’ın viranelerinde tepinmeye başlamıştı, en ‘asil’ medya patronu çok rüküş bir dekor içinde ulusa seslenerek kimin seçilmesi gerektiğini söylemişti, müdahale olacağı herkes tarafından biliniyordu, kim kimin tarafında duruyor belliydi, diktatör kimi destekleyecek baştan belliydi, üstelik bu ima edilmemişti, açıkça söylenmişti.
Müdahale de açık oldu zaten, yandaş küfürbazlar devredeydi, yandaş basın karalamak hedef göstermek üzere emre amadeydi, tehditler havada uçuşuyordu ama seçimdeki MİT yeniklerini MİT görevlileri tarafından kimlerin hangi otellere çağrılıp uyarıldığını, bir siz biliyordunuz…
Seçim kampanyasının ortasında bunların tamamını söyleyebilirdiniz, söylemediniz!
Komutanı saraya çağırıp aldığınız tehditleri anlattığınızı bir siz biliyordunuz!
Komutana “Normal bir ülkede olsak sana bunları tutuklaman için emir verirdim” dediğinizi bir siz biliyordunuz!
Normal bir ülkede olmadığımızı, bu normal olmayan ülkede komutana emir veremeyeceğinizi bildiğinizi biz bilmiyorduk, keşke daha önce söyleseydiniz!
Kazanma umudu, belki de hırsı, sizi açık konuşmaktan şeffaf olmaktan alıkoydu, bu fuzuli umut bu nafile hırs yüzünden kaybettiniz, asıl kaybettiğiniz seçim değildi ama, nereye kadar yürüyebileceğiniz belli olmasa bile, sizinle yürümeye hazır olan ve bir daha ağzınızla kuş tutsanız toparlayamayacağınız kayda değer bir kitleyi dağıttınız, dağıtırken kaybettiniz…
Seçimlere yönelik müdahaleyi kayda geçirenlerin, raporu hazırlayanların emeğine sağlık…
Bilmek, bilmemekten iyidir, gerçekleri bilmek kimseye bir şey kaybettirmez…
Ama siz henüz seçim olup bitmemişken, gerçekleri gizlediğiniz ve korkunun ecele faydası olamayacağını öngöremediğiniz için kaybettiniz…
Sizinle birlikte 22 Ocak saldırısını perde aralığından seyredenler de kaybetti…
Konuşup konuşup sonra da söylediklerinin altına imza atamadıkları için kaybettiler…
Gazeteye telefon açıp bin türlü yolsuzluk hırsızlık sahtekârlık ihbarında bulunduktan sonra “ama adımı yazmayınız” diyen korkak okurlardan hiçbir farkları yoktur şimdi…
Sıcağı sıcağına itiraz etmek yerine, gecikmiş itiraflarla geldiniz, ne hoş geldiniz, ne de hoş buldunuz…
Bildiğimiz gördüğümüz ve fakat bizzat yaşayanlar tarafından zamanında söylenmemiş örtülmüş gerçekler kulaklarımızı tırmalayarak geçiyor şimdi…
Kaybedilmiş bir davanın bedbaht savunucuları mıyız, karşımızda kayıtsız şartsız bizi sürükleyecek ölümcül bir akıntı var da, boşa kürek mi çekiyoruz, bilmiyorum.
Bildiğim bir şey var ama:
Kendi aydınlığını içinde taşır karanlıktan korkmayan, kendi ütopyasını kendi içinde taşır uçuruma yazılan…
(12 Haziran 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)