Kıbrıslıların en büyük yenilgisi Temmuz bile…

Faize Özdemirciler – Hiçbir sözcük kendi değil artık buralarda, işgal bile, istilâ bile, savaş ve barış bile, hatta padişahın ülkemize teşrif etmeye hazırlandığı şu günlerde dillere pelesenk olan ‘müjde’ bile…

Bütün sözcükler kendi anlamlarının uzağına, onlara bu anlamları yükleyenlerin tuzağına düşmüşler, gayet ruhsuz geçip gidiyorlar önümüzden bayraklı ezanlı hamasetle yoğrulmuş basmakalıp cümleler içinde.

Can havliyle tepindikleri de oluyor, kâh lâğım çukuru ağızlarda, kâh sosyal medyanın ödenekli çetelerinin klavyelerinde, kâh nefretin ve kinin emrine girmiş kalemlerin ucunda…

Kim kurtaracak dili bu pis ağızlardan, bu pis kalemlerden, bu pis zihinlerden, kim iade edecek sözcüklere gerçek anlamlarını, anlamın bile anlamını yitirdiği bu sefil garnizonda!

Kaybedeni olduğumuz bir savaşı hâlâ bayram diye kutlayabiliyorsak ve kana, kine, savaşa, komploya, hırsızlığa, arsızlığa, yobazlığa, faşizme bulanmış ama büyük harflerle yazılıyor diye büyük sandığımız bir “AK”tan medet umuyorsak acınacak durumda bile değiliz…

Bir yandan iradeden, bağımsızlıktan, özne olmaktan söz ederken, bir yandan da utanmadan padişahın teşrif edeceği günü ve vereceği müjdeyi bekliyorsak ve diktatörle birlikte gelecek olan 15 tırın içinde ne olduğunu merak bile etmiyorsak, o tırlarda bir bit yeniği bir mit yeniği olabileceği aklımıza bile gelmiyorsa, yuh olsun bize…

Sahte makamlarında oturacakları süreyi uzatmak adına, dağılmasın diye yağma sofrası, yarıda kesilmesin diye sürmekte oldukları sefa, Türkiye’yi kuşatan o büyük karanlıktan Kıbrıs’ın payına düşecek olan kötülükleri ve hatta muhtemel kan’ı bile öpüp alınlarına koyanlar, cehaletleriyle hamaseti harmanlayan kusturucu siyasetleriyle geçip gidiyorlarsa önümüzden ve biz küfretmekten ve inanmadığımız allahı devreye sokmaktan başka çare bulamıyorsak, yuh olsun bize…

Gaspedilmiş bu topraklar üzerinde bize layık gördükleri hayatın yanlış başladığı için doğru devam etmesi imkânsız olan bir cümleden ibaret olduğunu anlayıp o cümlenin üstünü çizemiyorsak, yaz(ı)lar ne yapsın, kalemler ne yazsın!

Türkiye açısından 20 Temmuz 1974 tarihi kutlanacak bir şeydir elbette, şüphe yok!

Akdeniz’in en güzel adasının yarısını işgal etmek, 74 ganimetiyle semirmiş adanın yerli işbirlikçilerini de yanına alarak işgalin hiç konuşulmamasını, istilâanın hiç görülmemesini, demografik bozgunun yok sayılmasını, bunları konuşanların vatana ihanetle suçlanmasını sağlamak zafer sayılmayıp da ne sayılsın!

47 yılın sonunda Kıbrıslıtürk siyasi partilerin yönetimleri bile AKP’li olanlar ve olmayanlar diye bölünmeye başladıysa, bu asimilasyonun Allahı sayılmayıp da, ne sayılsın!

Kıbrıslırumlar 20 Temmuz’larda adanın yarısını kaybetmiş olmanın yasını tutarken, Kıbrıslıtürkler neyi kutluyorlar acaba, hem güneyi hem kuzeyi kaybetmiş olmanın zaferini mi?

Padişahın geçeceği yolları temizliyorlar günlerdir, öyle iştahlı bir temizleme ki, tam anlamıyla pislik!

Hiçbir sözcük kendi değil artık buralarda, Kıbrıslıların en büyük yenilgisi olan Temmuz bile…

(18 Temmuz 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author