Tımarhaneden son notlar

Şener Levent – Söylediklerinden biz utanıyoruz onlar adına…

Toplumumuz adına, yurdumuz adına utanıyoruz…

Onlar utanmıyor…

Söylüyor…

Başımıza öyle bir adam diktiler ki yalakalığın dibi…

Tanrının huzurunda secdeye varır gibi, Tayyip Erdoğan’ın önünde eğilip bükülüyor, onun takdirini kazanmak için artık ne diyeceğini bilemiyor…

Kurulmuş bir robot gibi her gün aynı sözleri tekrarlayıp duruyor…

Sanki başka hiçbir şey bilmiyor…

Her gün iki devlet…

Her gün egemenlik…

Her gün anavatan…

Her gün şükran…

Söyleye söyleye insan delirir bir gün…

Dinleye dinleye de delirir…

Ruh sağlığı diye bir şey kalmadı buralarda…

Tam bir tımarhaneyiz…

Adam,

-Türkiye ile göbek bağımızı kesmeye kalkanların ellerini kollarını koparırız, diyor…

Göbek bağı!

Bitişikmişiz!

Bitişmeye takmış adam kafayı…

Sabahleyin Girne’deki villasında uyanıp da sokaktaki iki köpeğin nasıl çiftleştiğini görünce hemen kamerasını kapıp bu müthiş enstantaneyi görüntüleyen ve sosyal medyada paylaşan adam…

Başımıza lider oldu!

Sorgulamalıyız kendimizi!

Nasıl düştük bu hale…

Nasıl içimizden en yalakayı bulup o saraya oturttular…

Kalkıp Maraş’a gidiyor sonra…

Sahilde kumandanla başbaşa…

Kumandan eli ile ileriyi işaret ediyor ona…

Derken sosyal medyada bir paylaşım…

“Maraş’ta sahilde, deniz gerçekten çok güzel, plaj şahane…”

Lafa bakın…

Mübarek turist rehberi sanki…

Deniz gerçekten çok güzelmiş!

Plaj şahaneymiş!

Seviye bu!

İlkokul çocuğunun seviyesinden geri…

Onunla yarışmaya kalksa yarışamaz…

Masada bizi temsil edem adam bu mu?

Ne konuşmayı bilir…

Ne yazmayı!

Ama yine de bu küçücük toplumun başına oturmayı başardı…

Oturttular mı diyorsunuz?…

Evet oturttular…

O da çok şaştı ya zaten…

Nasıl seçildi…

Nasıl böyle bir mucize oldu…

Seçildikten sonra gazeteci bir dostuna hayretle dedi ki:

-Farkındasın ama, cumhurbaşkanı oldum!

***

Seviyesizliğin, onursuzluğun ve yalakalığın acı tadını tadıyoruz uzun zamandır…

Nereye kadar?

Tayyip Erdoğan Türkiye’de iktidardan gidene kadar…

Erdoğan’dan sonra gelecek olanların bu düzeysizliğe bu kadar prim vereceklerini sanmam…

Erdoğan yolun sonuna geldiği zaman, buradaki uşaklarının da sonu gelecek…

Şimdi ne çekiyorsak, bir bakıma da kendi yüzümüzden çekiyoruz…

Vermemiz gereken mücadeleyi vermedik…

Mücadele yerine bu ahlaksız düzene adapte olmayı seçtik…

Buradaki yönetimden solcular da gelip geçti…

O fırsatı da değerlendiremedik…

Toplumun umutla sarıldığı partiler de hayal kırıklığına uğrattı onu…

Koltuklara oturunca Ankara onları da teslim aldı…

Ankara’ya hiç laf söylemediler ve söyletmediler…

Ne söyledilerse yalnız Rum tarafına söylediler…

Hep Rum tarafını suçladılar…

Türkiye’nin en baştan çözümsüzlüğü çözüm saydığını bile bile, körü körüne peşinden gittiler…

Ağır çözüm şartlarını Rumlara kabul ettirmeye çalıştılar…

Rum tarafı da kabullenmeyince, çözüm istemeyen taraf ilan ettiler onu…

Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yama olmayalım diye diye Türkiye’ye yama olduk…

Hem ne yama!

Hiçleştik!

***

Başımıza diktikleri adam şimdi bayrağı deliler gibi sallayarak,

-Yaşasın Anadolu, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti, diye bar bar bağırıyor sokağın ortasında…

Ve ona oy vermiş olanlar da gülüyor…

Kahkaha atıyor…

Yeni bir saray yapıyorlar ona şimdi…

Artık aklını büsbütün oynatır…

Mahsus mu yapıyor acaba Tayyip Erdoğan?

Herkes farkında da, o farkında değil mi?

İlle de delirtecek adamı…

Diz çök dese diz çökecek…

Öl dese ölecek…

Bu ne iş ey ahali…

(22 Temmuz 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author