Tasarlanmış bir cinayet itirafı

Şener Levent – Meğer hapisanedeyken öldürmek istemişler beni..

19 yıl önce..

Ve ben şimdi yeni öğreniyorum bunu…

Bir ekip görevlendirmişler bunun için..

Mahkum gibi içeri sokmuşlar onları..

Hem de benimle aynı koğuşa ve aynı odaya..

Bunca yıl sonra gelen bir itiraftan sonra öğrendim bunu..

Nasıl mı?

Bakın anlatayım…

***

Gazetenin en hareketli saatinde telefon çaldı bir akşam…

Çok meşguldüm…

Her akşamki gibi yazı yazıyor ve zamanla yarışıyordum…

Yazı yazarken gelen telefonlara bakmam…

Ona baktım ancak…

Adını söyledi…

Türkiye’den arıyordu…

Hemen hatırladım…

Çünkü o isimde orada tanıdığım başka birisi yoktu…

Sesi de pek yabancı gelmemişti…

-Vay sen misin, dedim…

Bir kahkaha attı…

Yaman bir sürprizdi…

Hapisane arkadaşım…

Aynı koğuşta aynı odada yattık…

Eğitimli, kültürlü ve konuşması düzgün birisiydi…

Diğer tutuklu ve mahkumlara benzemiyordu…

Şimdi pek hatırlamadığım önemsiz bir suçtan dolayı hapisteydi…

Ama çok kalmayacaktı…

Neredeyse aynı zamanda birlikte çıkacaktık hapisaneden…

Ben gazetedeki bir yazıdan dolayı 6 aya mahkum olmuştum…

Ancak cezanın üçte biri yasalara göre bağışlanacağı için 4 ay yatacaktım…

Başvurduğum istinaf mahkemesi ise iki ay sonra toplandı ve beni serbest bıraktı…

Hayır beraat kararı vermedi…

Sadece “iki ay yeter” dedi…

Ancak mahkeme, bu gibi durumlarda gazetecilere hapis cezası değil, yalnız para cezası verilmesi gerektiğine de vurgu yaptı…

Yıl 2002’di…

Ağustos ayı…

19 yıl geçmiş aradan…

Beni tam da bu ayda aramış 19 yıl sonra hapisane arkadaşım…

İyi bir raslantı!

***

Hapisanede geçirdiğimiz günleri keyifle anarken, “Sahi senin suçun neydi” diye sordum…

Biraz duraksadıktan sonra,

-Abi sana bir itirafta bulunmak istiyorum, dedi…

-Ne itirafı?

-Biz senin için gelmiştik oraya abi, dedi…

Şaşırdım…

-Ne demek benim için?

-Seni öldürmek için!

-Ciddi misin?

-Çok ciddiyim…

-Görevli gelmiştin yani?

-Evet…

-Kaç kişiydiniz?

-İki kişi, ama şef bendim…

-Peki neden öldürmedin beni?

-Seni tanıdıktan sonra hayatım değişti abi… Bunu yapamayacağımı anladım… Çok etkiledin beni…

-İyi de nasıl sıyrıldın bu işin içinden… Bu görev için seni seçenler sana kızmadılar mı?

-Çok kızdılar abi… Onlara senin benden şüphelendiğini ve herşeyin açığa çıktığını söyledim…

Aniden durdu…

-Doğru söyle, benden gerçekten şüphelenmiştin değil mi?

Doğrusu hiç şüphelenmemiştim…

-Görevi yerine getirmediğim için benim yüzümden başın çok derde girdi herhalde, dedim…

-Çok abi çok, dedi…

İkimiz de hapisten çıktıktan sonra bir gün de gazeteye gelmişti…

***

Yıllar sonra gelen sarsıcı bir itiraf…

O sıralardaki hapisane müdürünü Hasan Alibaba’yı hatırlattı bana…

Hapse girdiğimin ikinci günüydü…

Bulunduğum koğuşa çıkıp geldi…

Şöyle dedi bana:

-Dikkatli ol burada, sana bir şey yapmasınlar…

Uyardı beni…

-Neden, dedim, kim ne yapacak?

-Bilirsin işte, dedi, senin gazete Türkiye’ye ve Türkiyelilere karşı… Buradakilerin çoğu da Türkiyeli…

***

Hapisane arkadaşımın itirafından sonra düşünüyorum şimdi..

Hasan Bey biliyor muydu acaba bunu?

Yani benim için görevlendirilen kişiler olduğunu?

Bunun için mi uyardı beni?

Ancak ne var ki, onun bu uyarısını öğrenen Türkiyeli mahkumlar hareketlendiler…

Ve gidip dediler ki ona:

-Eğer bu hapisanede Şener Levent’in başına bir şey gelirse, hapisaneyi yıkarız!

***

Arkadaşımla telefon konuşması 15 dakika sürdü…

Kapatırken,

-Seni sevmiştim, dedim ona…

-Ben seni daha çok sevdim abi, dedi…

Hapisane tehlikeli bir yer…

Cinayet için çok uygun…

İçeri bir kere girdikten sonra, bir daha dışarı hiç çıkmamak da var…

(14 Eylül 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author