
Faize Özdemirciler – Spiro Hacigrigoriu hep barıştan çözümden konuşurdu, bir de ölümden.
Gülümseyerek bakardı geleceğe, bir gün mutlaka bu ülkede karanlığın dağılacağına inanır, umutlarını diri tutardı.
Kıbrıs’ın en barışçı en güzel insanlarından biri daha barışı göremeden, büyük ihtimalle gözleri açık gitti.
O hayatı boyunca hiç boş durmadı, siyasi mücadelesinde koşulsuz barıştan yana oldu, onu tanıdığımda yaşlıydı ama gençlere taş çıkartacak kadar coşkuluydu. Hep üzerinde çalıştığı bir makale, bitirmek üzere olduğu bir kitap vardı. Duvarlarında muhteşem tablolar olan Lefkoşa’daki evi bir müze gibiydi. Çok sofralar kuruldu o evde, o sofralarda bardaklar hep barış için kalktı…
Ve işte, ömrünü Kıbrıs’ın birleşmesine adayan Spiro da, son yolculuğuna uğurlandı.
Toprakları vardı Yerolakko’da. Ama Spiro’nun malda mülkte gözü yoktu. O Yerolakko’daki topraklarından feragat etmişti çoktan, umurunda bile değildi. O Kıbrıs’ta çözümü barışı hayal ediyordu, topraklarını geri almayı değil.
O doğduğu köyde yaşayamamıştı, tek istediği doğduğu köye gömülmekti. Bir mezarlık yer istiyordu sadece, annesinin babasının ve diğer aile büyüklerinin gömülü olduğu Yerolakko’da.
Yerolakko’ya beraber gitmiştik, hiç unutmam! O mezarlıkta dolaşırken gayrıihtiyari “Burası çok bakımsız, ürkütücü” diye mırıldanmıştım azacık Rumcamla. Spiro ise, elini omuzuma koyarak “Hiç önemli değil, yerin üstüne bakmam ben, benim annem babam burada yatıyor, toprağın altında” demişti hüzünle bakarak yüzüme.
O kendi yatağında akmak isteyen yaşlı bir dereydi.
Babamın çektiği hasretin prangalarını ben eskitmiştim. Ben o damları güvercinli tavanları yüksek evlerin acısıydım, ağrısıydım o sokak kapılarının, o iç bahçelerin… Bilirdim evler gibi mezarlardaki ölülerin de kırıldığını insansız kalınca. Ne zaman doğduğu yerde yaşayamayan, doğduğu yerde gömülmek isteyen birini görsem, Seferis’in ardıç kuşları yetişirdi imdadıma. Spiro ile Yerolakko’ya gittiğim gün de öyle olmuştu.
İtiraz değildi, isyan da değildi, bilâkis tevekkülde son celseydi Spiro’nun hali. Sadece bir mezar yeriydi istediği doğduğu yerde. Bir yanda “Rumlara bir karış toprak vermeyiz” diyenler, bir yanda “Rumlara bir karış toprak verebiliriz” diyenler vardı ama “Rumlara bir karış toprak vermeyiz” diyenlerle, lütfedip bir karış toprak vermeyi kabul edenlerin ortak bir noktası vardı: İki taraf da, doğduğu yerde gömülmek isteyen Spiro’ya Yerolakko’da bir mezar yeri vermeyi toprak tavizi sayıyordu. En barışçı olanlar bile bu tabuyu aşamamışlar, Spiro’nun kendilerinden talep ettiği şeyi, başları ağrımasın diye gündeme getirmekten çekinmişlerdi…
Oysa ben o gün mezarlıkta, Spiro ağlamaya başlayınca, gel, gidelim buradan demiştim. Toprağın üstü kalsın. Buyur. Altını paylaşalım. Gel Spiro. Kopiase demiştim.
(7 Kasım 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)