Tacan Reynar geliyor aklıma

Faize Özdemirciler – Son birkaç aydır konuştuğumuz hep seçim hep sandık, birkaç aydır başka haber yok, hep adayların ve partilerin kanatlı vaatleri, hep seçim hep sandık…

Seçim, sadece pandeminin önüne geçmekle kalmadı, geçim derdinin, zamların, giderek zorlaşan hayatın da önüne geçti, biz ise memleketin bahtıdır diyerek o rüzgâra kapıldık bir süreliğine, uyandığımızda bundan önce hiç görmediğimiz bir soğuk vardı dışarıda…

Ya sıkı sıkı kapattık pencereleri perdeleri çektik, sıcak bir oda yeter de artar dedik yaşamaya, mutlu olmaya, ya da dolap diplerinden hiç giymediğimiz paltolarımızı çıkarıp düştük yollara…

Biz seçimi ne sandık, biz mücadeleyi sandıktan ibaret mi sandık, açılınca kimisine zafer, kimisine yenilgi duygusu yaşatan, bu sandıkları biz gerçekten ne sandık?

İşte açıldı hepsi de, tiki toku sayıldı bütün oylar, tiklediğiniz adaylar kazandı, tiklemedikleriniz kaybetti, ya da diyelim tiklediğiniz adaylar kaybetti, tiklemedikleriniz kazandı, yeter!

Ne dediniz, geri zekâlı boykotçular da sandığa gitseydi sonuç partiniz için belki iki koltuk daha mı olurdu, gerçekten yeter! Bırakın artık bunları!

Şimdi harikalar diyarından yavaş yavaş gerçek hayata dönme vakti…

Yendiğimizi sandıkça yeniliyoruz aslında, ne tuhaftır ki, yenilginin boyutu büyüdükçe seçimden muzaffer çıkıldığına dair hissiyat da büyüyor…

Oysa belki de kazanmak kaybetmek, kaybetmek kazanmaktır, her şey kendi kendinin tersidir belki de ve kapanmıştır kazanmakla kaybetmek arasında olduğunu farzettiğimiz uçurum…

Sahi, biz hayatı siyaseti sandıktan ibaret mi sandık, peki Kıbrıslıtürklerin kenarına getirildiği uçurumu ne sandık?

Yenmek için nelerin feda edildiğine, mecliste koltuk sayısını artırmak için nelerden vazgeçildiğine bakmıyoruz bile, mecliste çoğalmak uğruna meydanlarda ve sokaklarda azalmayı göze alanlar kazandık diyorlar, biz kazanınca siz de kazandınız diyorlar, biz de saf saf kazandıklarına ve kazandığımıza mı inanıyoruz yoksa?

Kazanmak adına konuşulanları dinliyoruz da, kazanmak uğruna nelerin konuşulmadığı hiç mi ilgilendirmiyor bizi?

Var mısınız, seçim kampanyaları boyunca hiç kullanılmayan sözcüklerin anılmayan konuların listesini çıkaralım ve görelim bakalım nasıl bir dilsizliğe tekabül eder sandıklar, bu dilsizlik bize neyin armağanı?

Yargıcın hapse gönderdiği saldırganları cezalarını tamamlamadan “iyi hal”den serbest bırakan 4’lü hükümetin üç hukukçu bakanı da var kazananlar arasında, devletlü şiddet karşısında dilini yutmanın ödülü de diyebiliriz buna…

Seçim zaferini kutlayanlar açısından anılacak şeyler değil bunlar şimdi, ama 22 Ocak saldırısı ve saldırının açığa alınan vicdanlı polis komutanı ile istifa eden vicdanlı yargıcı geçiyor gözümün önünden…

Pencereden bakıyorum, bir çift kumru sığınmış balkona, bir muhabbet bir muhabbet bu soğukta, baharlı çay tüten sıcacık bir odadayım, düşünüyorum, öyleyse yokum…

Tacan Reynar geliyor aklıma…

Nerededir, nasıldır, ne yapıyor, ne düşünüyor, neler okuyor neler yazıyor şimdi acaba?

(25 Ocak 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author