
Faize Özdemirciler – Yok oluş güzergâhında olduğumuz doğru, yoksullaştığımız da doğru, yok olmaya ve yoksullaşmaya karşı mücadele etmek en doğal hakkımızdır, bu da doğru, ama yok oluyorsak/ yok ediliyorsak bizi kimlerin nasıl niçin yok ettiğini ve aynı şekilde kimlerin nasıl hangi politikalarla ne uğruna bizleri yoksullaştırdığını da biliyor olmamız gerekir…
Yok olmaya ve yoksullaşmaya karşı mücadele, yok edene ve yoksullaştırana karşı direnmeyi de içeriyorsa anlam kazanır sonuçta…
Bizi yok edenin yoksullaştıranın adını bile koyamıyorsak hiç düşmeyelim yollara, oturalım yok olacağımız günü, gelmekte olan karanlığı bekleyelim…
Yok eden, yoksullaştıran kim, kimdir yok oluşa ve yoksullaşmaya hayır diyenlerin muhatabı, bu da belirsiz…
Yoksa biz sözümüzü sloganımızı ortaya karışık bağırırız, onlar nasılsa kendilerini bilirler mi?
Onların kendilerini bilmediklerini anlayamadıysak ve biz de kendimizi ve ne istediğimizi tam olarak bilmiyorsak, değmez, zahmet etmeyelim, düşmeyelim yollara…
Biz kendimiz çalıp kendimiz mi söylüyoruz yoksa? Eğer öyleyse, nasıl bir niyetle yapıyoruz bunu? Dostlar bizi eylemde görsün diye, ya da geleceğe fiyakalı fotoğraflarımız hatıra olarak kalsın, çocuklarımız torunlarımız bizimle gurur duysun diye değil herhalde…
Yok oluyoruz cümlesinin öznesi de tam olarak belli değil bu arada, kim yok oluyor, biz, biz tam olarak kimlere tekabül eder, “herkes”e mi, “hiçkimse”ye mi?
Biz kendi kendimizi mi yok ediyoruz, bir başka güç müdür bizi yok eden?
Birlik mücadele dayanışma derken kimlerin mücadelesinden birliğinden dayanışmasından bahsediyoruz?
Yurdu elinden alınanın, kendi yurdunda azınlığa düşürülenin, yok oluşa sürüklenenin, kimliği kültürü yok edilenin, emeği sömürülenin hakkı değil midir isyan etmek? İsyan etmek aslında birinci insan hakkı değil midir?
Toplumu yokoluşa ve yoksullaşmaya hayır demek için sokağa çağırıyorsanız, tamam çaldık söyledik konuştuk bu kadar, şimdi evlere dememelisiniz, çağrınıza uyup sokaklara dökülen insanlara hiç olmazsa bir sonraki buluşmanın tarihini vermelisiniz, bir sonraki buluşma en erken zamanda olmalı, mesela yarın aynı saatte aynı yerde buluşmak umuduyla ayrılmalısınız, çünkü yarın da aynı yerde buluştuğunuzda, dün sizinle yürümeyenler de gelecek, daha çok insan yok oluş güzergâhında olduğumuzu farkedecek, kalabalık biraz daha artacak, öbür gün olduğunda, belki birisi burada çadır kuralım sesimizi dünyaya duyurana kadar burayı terketmeyelim fikrini ortaya atacak, eylem geceli gündüzlü nöbetlere dönüşecek, işte o zaman şarkılar daha bir coşkuyla söylenecek, şiirler daha bir coşkuyla okunacak, Kuğulu Park hazır, hem konumu itibarıyla da böyle bir eyleme çok uygun, bir yanında Saray, bir yanında TC Elçiliği, az ötede meclis…
Ne yani “Ayşe”nin tatilde olduğu yerde “Gezi”ye çıkılmaz mı?
(2 Nisan 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)