
Şener Levent – Hayır, beklediğim gibi olmadı demeyeceğim…
Zaten daha fazlasını beklemiyordum ki…
Daha fazlası sürpriz olurdu benim için…
“En nihayet halk kefeni yırttı” derdim…
Yırtmadı…
Yırtamadı…
Kabuğundan çıkamadı…
Çıkmasına izin vermediler…
Polisler değil, Çevik Kuvvet değil…
Parti, sendika ve örgüt yönetimleri izin vermediler…
Polislere ve Çevik Kuvvet’e hiç iş düşmedi…
Bunun için de sendika lideri övündü:
-Kimsenin burnu kanamadı, dedi…
Demir bariyerler yıkılmadı…
Binaya yumurta bile atılmadı…
Kısacası bu büyük kalabalık boşa harcandı…
İsyan için gittiği alandan eli boş döndü…
Bu miting umutsuzluğuna bir umut katmadı…
Miting henüz bitmeden kalabalığın yarısı alandan ayrıldı…
Evine döndü…
Ve yine kendi kendiyle başbaşa yalnız kaldı…
Ancak bir saat sürdü miting…
Herşey bitti sonra…
Hepsi bu kadar mı?
Eğer bu kadarsa siz bu işbirlikçi yönetime geri adım attıramazsınız…
Bu halinizle kimseyi korkutamazsınız…
Alacakları kararları alır yine onlar…
Öfkenizi yönlendirdiğiniz adres yine yanlış adresti…
Ankara’ya tek bir laf eden olmadı…
Asıl kararların sahibi olan Recep Tayyip Erdoğan’ın adını kimse ağzına almadı…
Bu topluluğun işgal altında bir topluluk olduğuna bin şahit ister…
İşgal altındaki halklar işgalcisine isyan ederler…
Siz kuklalarına isyan ettiniz…
Meydana umutla gelip umutsuz dönen vatandaş şimdi ne yapsın…
Yine küfür…
Yine bin gara bela…
Ya o bayraklar?
Onlar ne?
Böyle bir isyan ateşinde Türkiye ile KKTC bayraklarının işi ne?
“Kıbrıs Türktür Türk kalacaktır” mitingi mi yapıyoruz?
Tufan “Halk devleşti” diyor…
Dev hali bu mu?
Dev hali buysa cüce hali nasıl?
***
Müthiş bir kalabalık toplandı diye kendimizi avutacak halimiz yok…
Toplandı da ne işe yaradı?
Bayram mı, seyran mı?
Panayır mı?
Yirmi bin değil de, yüz kişi toplansa…
Ve Ankara’ya,
-Biz besleme değiliz, çek elini yakamızdan, diye haykırsa…
Daha çok ses getirirdi…
***
Tek bir kitlesel miting var tarihimizde para tütmeyen…
Zam ve pahalılık ile ilgisi olmayan miting…
18 Temmuz 2000 mitingi…
İnönü Meydanı’na toplanan yirmi bin kişinin hep bir ağızdan “General Urfa’ya” diye haykırdığı miting…
Rejim sahiplerinin gözünü korkutan tek miting o oldu…
Ve tedbir aldılar hemen…
Karşımıza sağcıları değil, solcuları diktiler…
Halkın Türkiye’ye karşı öfkesini solcuların sayesinde bastırdılar…
Öfkeyi yalnız buradaki kuklalara yönlendirdiler…
Ve ne yazık bunda da başarılı oldular…
Solun hizmetlerini karşılıksız bırakmadı Ankara…
Yönetime getirdi onları…
Meclisi de, hükümeti de, sarayı da onlara teslim etti…
Halk herşeyin kendi iradesi ile gerçekleştiğini zannetti…
Ve peşlerinden gitti…
Sonra da pişman oldu…
Ama artık çok geçti…
Atı alan Mesarya’yı geçmişti…
Ne kadar saf, ne kadar kolay kandırılan bir halk var burada…
***
Bu kalabalık mitingten sonra bir beklentiniz var mı?
Yani bizi toplumsal yok oluşa sürükleyen ve yoksullaştıranlar bundan vazgeçer mi?
Hiç sanmam…
Rauf Denktaş bazan bilinçli teşvik ederdi bu eylemleri…
Türkiye’den para koparmak için…
Ankara’dakilere,
-Bakın para gelmezse yönetime solcular gelir, mesajı verirdi…
Hatta batık banka eyleminin arkasında da o vardı…
Ancak bu numara artık Ankara’ya sökmez…
Eskisi gibi korkmuyor solcuların yönetime gelmesinden…
Onları da gördü ve tanıdı çünkü…
Onlar da biatçı…
Korkacak bir şey yok…
Bir tek Mustafa Akıncı kalmıştı…
Ondan da kurtulunca rahatladı…
Biz kendi aramızda oynuyoruz oyunu…
Kendi aramızda paslaşıyoruz…
Tribünlerdeki şeref koltuğunda bizi alkışlıyor!
(2 Nisan 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)